2021-02-04

Misafiriiz bu dünyada

 Yine dayanamayip televiyzonun sesini kistim. Sanirim mesleki deformasyon

aktörlerin dudaklarini ve hareketlerini okumaya calisiyorum.

Bu sirada saat aksam 10 olmus ev telefonu calana kadar farkina varmamisim. Kim bu saatte acaba diye aciyorum. Telefondaki kisi müsaitseniz komutanim sizi ziyarete gelecek diyor. Panik haliyle noluyor, niye diye soruyorum. Bir malumatim yok diyerek alel acele kapatiyor telefonu sahis.

Ne oldu simdi, basim belada mi?

Üniversitede bugün bir sey mi yaptim? Yoo, lan niye geliyor bu adam? Kacsam, yok daha neler belki cok basit birseydir. Iyi düsüneyim iyi olsun. Tövbe acaba avukat arkadasimi mi arasam. Saatte gec oldu, birde önemsiz bir konudur bosuna laga luga etmis olurum.

Ah ne cabuk kapi caldi, bunlar zaten apartmanin önündemiydi?


- Iyi aksamlar diliyorum efendim, iceri gecmeme müsade var midir?


- Tabii tabii, buyurun. Afedersiniz konu neydi?


- (evladim siz kapinin önünde bekleyin.) Iceride anlaticam lütfen iceriye gecelim.


- Sizi dinliyorum.


- Apart topar geldigim icin üzgünüm, fakat konu önemli. Korkulacak birsey yok sizden yardim istiyoruz.


- Buyrun, buyrun lütfen.


- Sizden mesleginizle ilgili bir konuda yardim talep ediyoruz. Ama bu konu önemli ve muhakkak bir gizlilik gerektiriyor. Daha fazla bilgi verebilmem icin yazili ve imzali izniniz gerekiyor.


- Evet, yani beni asan birsey degilse. Boyumdan büyük islere kalkismak istemem.


- Konu tamemen sizin mesleki basariniz. Bundan dolayi ilk sizi tercih ettiler, ama dedigim gibi bize önce sözlü sonra yazili teminat vermeniz gerekli.


- Sözlü teminat veriyorum ama kabul etmezsem?


- Anlayis ile karsilanacaktir. O zaman basliyorum. Dünya disi yasama inanir misiniz?


- Evet, hayrolsun.


- Bugün mütefigimiz Amerika cok gizli olmak kaydiyla bize dil bilimci ve konusunda uzman olarak sizinle görüsmek istedigini bildirdi. Muhakkak önemli oldugunu düsündügüm bu konuda siz de olumlu düsünürseniz, sabaha kadar karar vermenizi istiyorum. Saat 10 gibi bana haber veriniz, 11 gibi de sizi evinizden alip Ankara'ya bas konsolosluga götürecekler.


- Anladim, dünyamiz icin bir tehdit veya tehlike arz ediyor mu, bu durum?


- Bildigim kadariyla hayir ve bir süredir olagan bir sey. Fakat daha fazla bilgiyi bas konsolosluktan alacaksiniz. Ben müsaadeinizi istiyorum. Unutmayin bu konuda sözlü teminat verdiniz. Gelmeyecek oldugunuzu bildirseneiz dahi konu devlet sirridir.


- Konunun önemini anladim, teminatim gecerlidir. Sabah arayip neticeyi bilderecegim size.


- Iyi aksamlar diliyorum.


Vay be. "Dünya disi yasam" dedi adam. "Bir süredir" dedi, acaba ne kadar süredir. Tehlike mi var acaba. Dil bilimci aradiklarina göre. Konu taaa Türkiye'ye geldigine göre. Iletisim kurmaya calisiyorlar. Acaba Türkce'mi iletisim kurmayi deneyecekler. Yoo sacma yoksa tüm dünya dilleriyle iletisimi mi deniyorlar. Yoksa konsoloslukta mi sakliyorlar uzayliyi? Nasil uyuyucam ben bugün.

Gitsem ne kazanirim ne kaybederim bi olayi düsüneyim enine boyuna.

hmmm gitmesem meragimdan catlarim. Ne oldu diye kendimi yer bitiririm.

Gidersem orada da kabul etmem diyebilirim, zaten artik bana söylediler gercegi.


- Iyi günler ben ..

- Iyi günler diliyorum beyefendi, karariniz nedir?

- Tamam konsolosluga gidip ögrenmek istiyorum.

- Peki beyefendi 1 saate hazir olun lütfen sizi almaya bizzat ben geliyorum.

- Peki bugün geri döner miyiz?

- Bilemiyorum ben size oraya kadar eslik etmekle görevliyim.

- Tamam anladim, ben 1 saate hazir bekliyor olacagim.


[ Varis ]


Yolculuk rahat gecer diye hayal etmistim ama askeri disiplinle ve hic mola vermeden gidince yorucu oldu. Kücük bir kalabalik, giris kapisinin önünde bekliyor. Yanlarinda siyah renkli araclar. Durum ciddi gözüküyor. Aractan inince kulaginda birseyler takili ajan benzeri adamlar esliginde apart topar ana kapidan iceri girdik. Yukari katlardan ve kapilardan gecerek sonunda 3, 4 kisinin bekledigi bir odaya geldik.


- Hosgeldiniz beyefendi ben Baskonsolosum yanimda duran tegmenimiz de yeni yere indi. Maalesef Türkce bilmiyor. Tercüman ihtiyaciniz yok ise ben ayrilacagim.


- Hayir Ingilizce dili icin bir tercüman ihtiyacim bulunmuyor sayin baskonsolos.


- Peki o zaman beyefendi sizden ricam buradaki evraklari okuyup imzalamanizdir. Lütfen iyi okuyup, imzalayin. Zaman problemimiz yok. Görüsme bitince tekrar yaniniza gelecegim.


Yaptirimlar, teminatlar, vatan hainligi, cok gizli, devlet sirri her seyi siralamislar. Ayni seyi farkli farkli cümleler ile defalarca yazmislar. Bu isin sakasinin olmadigini anlayin der gibi. Ayni evraktan 3er kopya imzalanip kirmizi damga ile mühürlenip zarflara yerlestirildikten sonra meragim bitecek sanirim.


- Buyurun tegmen, son kopyayida yazip imzalamadim.


- Tesekkür ederim efendim. Konu hakkinda ön bilginiz var sanirim. Yine de kisa bir brifing vermek isterim.


- Lütfen tegmen, basindan ve detayli olarak anlatin.


- Bir süre önce gemilermizden birisi okyanusta kontrol amacli gezinirken, gök yüzünde olagan disi bir hareketlilik farketti. Atmosferden girip yanan birseyin cok yakinlarina düstügünü görünce ellerindeki imkanlarla hemen olay yerine gittiler. Bu seyin icinde dünya disi canlilar vardi. Gizlilik icinde hemen onu kara sularimiza getirdiler.


- Canli mi?


- Tam olarak degil. Düsen sey suya kontrollü ama sert carpmisti gemi enkazigenis bir alana yayilmisti ve iclerinden sadece bir tanesini kurtarabildik. Bir tanesi zaten ölmüstü digerinede hic bir müdahele de bulunamadigimiz icin kaybettik. Gemide kac kisi vardi veya gemi kac parcaya ayrildi tam bilemiyoruz.


- Cok özür dilerim, neye benziyorlar?


- Bizim gibiler boyu daha uzun, ince, gözleri büyük, kulaklari ve agizlari cok kücük. Anatomileride bize cok benziyor. Ayaklari ve elleri.


- Peki dilimizi konusabiliyorlar mi? ya da anlayabiliyorlar mi?


- Maalesef bildigimiz hic bir dil ya da ses onlarin konusmasina yakin degil.


- El isaretleri ile anlasmaya calisiyoruz ama temel seyler haric anlayamiyoruz. Sizin dünya üzerinde artik konusulmayan diller üzerindeki uzmanliginizin yardimi olabilecegini düsünüyoruz.


- Yaninizda resim veya ses kaydi var mi?


Tegmen büyük cantasindan cikarttigi teyip oynaticiyi baslatirken bir yandan da anlatiyordu.


- Hayvanlar gibi ses cikartiyor. Bizimki gibi sesleri yok, bizi duydugundan bile süpheliyim. Ayni bir köpekle ya da bir yunusla iletisim kurmak gibi.


Duydugum sesler gercekten bir insana ait degil. Anlasilmayan sessiz harflere benzeyen ama kesinlikle insandan cikmayan, sanki elektronik bir aletten geliyormus gibi derinden geler sesler bunlar.


- Bir resim var mi elinizde?


- Hayir, sadece bu ses kayitlarini getirdik.


- Kendisi nerede?. Buradaysa görebilir miyim?


- Hayir ve hayir. Hem kendisi burada degil hem de özel bir alanda tutuluyor.


- Peki nasil iletisim kurmami bekliyorsunuz?


- Ayri bir odadan kameralar ve mikrotonlar ile.


- Kolay yoldan yapmak varken neden uzak yoldan, tehlikeli mi?


- Tehlikeli degil aksine bitkin ve caresiz gözüküyor. Ama kendisiyle temas kuranlarin hepsi ya cok agar hasta ya da öldüler.


- Hastalikli mi?


- Bilmiyoruz ama yanina kimseyi yaklastirmiyoruz. Sonucta onun ne oldugunu, bizden ne istedigini ve neden insanlarimizla temasa gectiginde öldügünü ögrenmek istiyoruz.


[ Üst ]


Uzun süren bir yolculugu ardindan cami kapli araclar ile issiz bir cöldeki magaraya girdik. Burasi dogal bir yapi icinde cok büyük bir labaratuvardi ayni zamanda. Kim bilir daha ne sirlar var bu kapilarin ardinda. Güvenligi gectikten sonra ilk kez iletisim kurmama izin veriliyor. Bos bir oda karsimda bir televizyon bir ses kayit cihazi. Net olmayan görüntüsünü ilk defa o zaman gördüm. Hep aklimda insanimsi bir görüntü canlandirmistim ama net olmaya parlak siyah görüntüsü bütün hayallerimi yikti. Ürkütücüydü ama hayvandan cok insana benziyordu. Üstünde elbise de yoktu tüy ya da kürkte. Odaya daha sonra diger bilim insanlari girdi. Hepsiyle tanistik ve bana bilgi verdiler. Kendi aralarinda ona Misafir diyorlarmis.

Bana yakaladiklari ip uclarindan ve seslerden örnek kesitler dinlettiler. Yaptiklari cikarimlari anlattilar. Kadin olan dil bilimci "bu gelismis bir irkin evcil hayvani olmali, insan iletisimine sahip degil" diyerek ne kadar sig oldugumuzu gösterdi.

"Belki biz ona göre hayvaniz" dememle birlikte oda da bir sesizlik olustu. Anlamadigmiz seyden korkuyoruz veya anlamiyorsak problem onda diyoruz. Sanki o derdini anlatmaya calismak zorundaymis gibi. Herkesi karsima alarak hicte iyi bir halt etmedigimi farketmem uzun sürmedi. Yeni sinifa katilan havali cocuk oldugum icin böyle bir cikis yapmadim ama bir bilim insani cerceveyi dogru cizmeli. Ya da benim felsefeme göre eger dogruyu aradigin yer cemberin icinde degilse cemberi genislet.

- Sizin sormak istediginiz birsey var mi, ya da bir öneriniz?

- Pardon cinsiyeti ney misaifirin?

- Cinsiyeti yok veya biz bilmiyoruz.

- Bir cinsel organi var ama degil mi?

- Sanirim bu kondua size bilgi verilmemis. Hayir cinsel bir organi yok. Bosaltim sistemi yok, sindirim sistemi yok, dogru düzgün bir solunum bile yok.

- Ne, anlamadim. Nasil yok?

- Kabaligimi bagislayin. Yemiyor, icmiyor, sicmiyor bu hayvan.

- Neyle besleniyor? Nasil gida aliyor?

- Almiyor. Bir keresinde acliktan ölecek korkusuyla gemisine götürdük. Acsa muhakkak bir yiyecek vardir diyerek. Biz bir yerlerden yemek bulmasini beklersen. Gecti oturdu. Yalnizca oturdu. Bir saatten fazla oturdu. Sonra geri getirdik.

- Yani deligi olan bir uzvu yok mu bu canlinin.

- Otopsi yapilan akrabalarinda sindirim ve bosaltim sistemine benzer organeller vardi. Ama tam bir sistem denemez. Yani anüs deligi yok diyebiliriz. Teknik olarak sicamiyorsa, yemek yememesi normaldir.

- Peki nasil yasiyor hâla?

- Burada ki askerler yaklastigi insanlarin ruhu ile beslendigini düsünüyor. O yüzden yanina yaklasanlar ya ölüyor ya da hastalaniyor.

- Kendisiyle konusma imkanim olacak mi?

- Evet ama ümitlenmeyin, tepkisiz ve sürekli ayni sesleri cikartiyor. Bu odadan sürekli onu izliyoruz ve kayit ediyoruz. Baslangicta her gün düzenli olarak farkli yöntemlerle iletisim kurmayi denedik ama zamanla faydasiz oldugunu gözledik. Iletisim icin yeni yöntemler ariyoruz bu yüzden sizin kendi yöntemlerinizi gelistirmenizi bekliyoruz. Ama önce kayitlari izleyin bizim denedigimiz yöntemleride görün.

Böylece haftalarca ve defalarca bastan baslayarak misafirin hareketlerini ve seslerini gözlemledim. Sürekli tekrar eden sesler ve hareketler. Normal olan ve olmayan davranislar. Caresizlik ve bikkinlik hareketleri. Dikkatimi ceken bazi noktalar ve tarihler vardi. Özellikle bir tarih araliginda daha canli görünüyordu, veya bir tarihte hic birsey yapmadan bir yere sabit saatlerce bakiyordu. Karsimda gördügüm bir hayvan bile olsa kesin olan birsey vardi. Bu canli bunalimda veya depresyondaydi. Insanlar ona bakip ya cok derinlerde cok anlamsiz seyler aramislar ve göz önünde olani kacirmislardi.

Görüsme günlerinden birinde istekte bulundum. Misafirin de beni görmesini istiyorum dedim. Zaten diger bilim insanlari beni coktan dislamislardi. Kendi calismalarina beni ellerinden geldigince katmiyorlardi ve benim görüsmeme de katilimda bulunmuyorlardi. Fikrimi kabul ettiler ama kendilerinin bu görüsmelere katilmayacagini ve görüntülerinin bu hayavana gösterilmesini kabul etmeyeceklerini acikca belirttiler.

Sabahi sabirsiklikla bekliyordum. Görüsme odasina girdigimde görevli hazirsaniz kameranizi aciyorum artik hayvanda sizi duyacak ve görecek dedi.

Kamerayi ainca istemsizde "huhu" dedim. Misafir dönüp sesin geldigi yöne bakti sonrada önündeki ekranda benim görüntümü gördü. Tekrar "huhu" dedigimde sanki o elektronik sesi ile bana benzer bir tepki verdigini gördüm. Bundan sonra yapacaklarimi belirledim. Misafir ile arkadas olacaktim. Onu birseylere yapmaya zorlamayacaktim. Onunla bir bag kurmaya calisacaktim. Ikinci hafta arkamda duran büyük tahtaya kendisini cizdim. Verdigi tepki ayni "huhu" sesinin takliti gibiydi. Sanirim espri anlayisi var ama dikkati ve ilgisi cok az. Ayni ortamda ayni rutinde ve tecrit altinda onla iletisim kurabilmek beni cok zorluyordu ama inaniyordum. Özellikle ayni saatlerde gelip onu usandirmadan birakiyordum. Onun anlatmasindan cok ben basit kendi öykülerimi anlatiyorum. Cikardigi seslerde artik "huhu" vurgusu cok bariz belirli oluyordu. Eger ilgisini cekersem veya hosuan giden birsey gösterirsen "huhu" geliyordu. Ya da ben öyle hissediyordum. Bir gün yine ilgisini cekmek icin karsisina oyuncak bir bebek ile cikinca üst üste 2 kere "huhu" duyduguma yemin edebilirdim. Misafir cok derindi ama ona ulasamiyorduk. Diger bilim insanlarida artik "huhu" yu duyduklarini iddia etmeye baslamislardi. O bir hayvan degildi kesinlikle. Bir gün tahtaya gemisinin resmini cizdim elimle 10 parmagimi gösterdim. Ertesi gün ayni resmi cizip 9 yaptim. Sonraki gün 8, 7 derken. Son 3 gün kala olmamasi gereken birsey oldu. Misafir 3 parmagini gösterdi. Bu canliya hayvan demek onu kücümsemekti. Gemisini görmek nedense ona iyi geliyordu. Eski kayitlarda görmüstüm. Gemisinde bir süre oturduktan sonraki günlerde daha kendinde ve daha dincti. Belki de gemide gercekten sahipleri vardi ve orada oturarak onlari aniyordu.

Gemisine götürülürken uzaktan izlememe izin verdiler. Hic birseyi umursamiyordu sanki yasamak istemiyor gibi. Ne araca bindirilirken ne de indirilirken itiraz ettigini gördüm. Fakat ertesi gün daha canli daha bir hareketleri cevikti. Muhakkak bu gemideki bir sey ona iyi geliyordu. Gemi onu galiba anlasilmaz bir sekilde besliyordu. Bu düsüncemi acikladigimda arada kisa gülüsmeleri duydum. Ama hic bozuntuya vermeden "komik bulabilirsiniz ama daha iyi bir aciklama getirebilirseniz en ciddi aciklama budur" deyince kimseden itiraz gelmedi. Böylece haftada 1 saat gemi görüs hakki kazandirdim Misafir'e. Bir süre sonra eski kayitlarla yan yana koyunca gemisine gitmenin ona iyi geldigini fark ettik.

Benden önemli kisiler icin güzel bir sunum yapmami ve yapilanlari anlatmami istediler. Olasi cikarimlarimizi insanlarla paylasacaktik. "Seckin bir jüri heyeti gibi düsünün lütfen. Basit ve ikna edici anlatin" dedi yanimdaki üst rütbeli bir asker. Madem jüri heyeti gibiydi sonuna isteklerimi de siralarim diyerek kabul ettim. Ertesi gün gercektende kiyafetlerinden cok zengin olduklari belli 8 kisilik bir grup geldi. Yüzlerini secemiyordum, bizi uzak sayilabilecek bir mesafeden dinlediler. Elimle mikrofon ile konusmak zorundaydim ve sunumum sürekli merakli sorular ile kesiliyordu. Konusmamin bitimine dogru birisi "peki ne önerirsiniz" demesiyle.

-Zaten sunumum bitti. Tesekkür ederim. Benim size önerim ve buna gercekten inaniyorum. Misafir kendinin akilli bir varlik oldugunu defalarca ispatladi. Nedendir bilmiyorum icinde bir yasam sevinci veya yasamak istegi görmüyorum. Iletisim kurmak istemiyor. Yemeyip, icmemesi bile aslinda bize pek birseye ihtiyac duymayan ketum bir zavalli görünümü veriyor. Ona yardimci olmak istiyorum. Daha insancil ve yasanabilir kosullar. Mümkünse gemisi yakinlarinda olsun ve artik tutuldugu o kafesten cikartilip günes isigi görebilen, penceresi olan, yere basinca topragi hissettigi bir iki odasi olan. Istedigi zaman aydinliga cikip etrafi görebildigi saklanmak istediginde kacabilecegi bir odasi veya siz ne derseniz bir magarasi olsun. Onun yasamina saygi duyalim. Lütfen bizi ziyarete gelen misafirimize onu iyi agirladigimizi gösterelim. Lütfen misafirimizi memnun edelim.

Bu söylediklerimden etkilenmis olacaklarki kendi aralarinda onaylarcasina her kafadan birer ses cikmaya basladi. Daha sonra bir kadin sesi "tesekkür ederiz, eklemek istediginiz baska bir sey var mi?", diye soruldu. Tesekkür ederek salondan ciktim. Ertesi gün elinde cok ince bir dosya ile koordinatör sandigim kisi geldi. "Sizce nereye ona bir barinak yapmaliyiz akilli bir oglan, kiz o". Ahh tas kafalilar halen ona hayvan muamelesi yapiyorlar. Firsatim varken ona secebilecegim en güzel manzarali acik yeri sectim. Malesef 2 odadan fazlasina ve gemisini evin yanina getirme fiktirini kabul etmemisler. Ama yinede cok büyük bir kazanimdi. Kim bilir Misafir ne kadar zamandir bu basik ve kapali hapishanede tutuluyordu. Insancil kosullarda yasamak onu kim bilir ne kadar mutlu edip, degistirecekti.

Sabahina "huhu" deyip evin resmini gösterdim ve elime 3 yaptim. Biliyordu 3 güne bir yere gidecekti. Pek ilgilenmedi Ertesi gün huhu dememle birlikte eliyle 2 yapti. Icinde halen birazcikta olsa yasama sevinci vardi. Sonraki gün bir aksilik cikinca evine erken tasindi. Yeni yuvasinda görüntüler daha net ve sesler daha kaliteliydi. Ilk defa derisinin ne kadar parlak bir kumas gibi oldugunu orada fark ettim. Günes altinda bazen baska renklerde parliyordu. Kameradan beni görmüs olmali kendisi o elektronik sesini cikartarak bana "huhu" demeye calisti. Sanirim bana tesekkür etmek istiyordu. Ben tesekkür etmek icin ise ona cok daha özel bir sürpriz yaptim. Evinin penceresine yakin bir yere gelip ona gözüktüm "huhu huhu" diye bagirmama yerdeki kumlara bastigini gösterdi. Sanirim bana "evi sevdim, kuma basmayi seviyorum tesekkür ederim" deme usulüydü bu.

Iletisim kanalimiz artik acilmisti. Her gün ekran karsisina gecme olayini ben de birakmistim, ama digerleri gibi usanmaktan degil. Yeni iletisim yöntemimizden dolayi. Penceresinin önüne yaklasip ona sevdigi seyleri gösteriyordum. Her gün bir cicek bir kuru agac dali vb. seyler gösteriyordum. Hatirliyorum o oyuncak bebegi gördügündeki ilgisini. Belki annesini, babasini, dogasini özlüyordu. Pencereye fazla yaklasamiyordum ama pencerenin önüne birseyleri yaklastirabiliyorduk. Oyuncak bebekleri bu sefer elbiseleri olmadan getirdim. Inanilmaz birsey oldu eliyle getir isareti yapti. Hemen onlari camin önüne dogru ittik. Elini indirmeden cevir isareti yapti. Bebeklerin arkasi dönmüstü iterken, onlari önden görmek istiyordu. Yine cevirdim ve "huhu" ile karsilik aldim.


[]

Kameranin karisindan misafire seslendim. Elimde bir ansiklopedi ona sayfalari gösteriyorum. Ilgisini ceken seyleri kesfetmeye calisiyorum. Ne zaman bir canli resmi görse ona diger sayfalardan daha uzun bakiyor ve eliyle yavas ya da dur anlamina gelen bir anlamda hafifce kaldiriyordu. Ayrica bilinciz bir sekilde bu dur ya da bekle isaretini yaparken ses cikartmisti. Cok büyük ihtimalle eliyle yavas derken dalip agziylada "yavas" demisti. Artik elimizde ilk defa bir kelime vardi. Ilk belirgin hazinemiz buydu ve bu hazineyi kaybedemezdim. Ertesi sabah penceresinde önünde elimde bir kuse kagidi icinde getirdigim oyuncak yumurtayi gösterdim. Yumurtaya bakarken elimde yavas isareti yaptim ve o sirada kayit ettigimiz sesi ona geri dinlettik. Kafasini hafif egerek "sen ne yapiyorsun der gibi bir bakis atti" sonra yumurtanin icinden oyuncak civ civi cikartip gösterimi tamamladim. Sunumum basariliydi ve ikinci bir ses duyuldu.

Tesekkür ederim, güzel, demek öyle, aferin, begendim anlamlarindan herhangi birine gelebilecek bir kelimeydi bu. Bu sekilde kelimeler toplayarak birazda bana taninan imtiyazlari zorlayarak Misafir ile ilk gercek iletisimi ben kurmus olmustum. Artik onun ilgisini cekiyordum. Benle cekinmeden bir kac sözcük konusuyordu. Isin ilginc tarafi artik elimle yavas demek yerine "yavas" kelimesini kullanincada bir seyler anlaatigimi arkasindan birseyler geldini anlamisti. Bu canli türü kesinlikle bilincli ve kasten iletisimi kesmiti. Kim bilir ne vardi arkasinda. Onun bir dil bilimciye degil ruh doktoruna ihtiyaci vardi. Penceresinin önünde yasama dair seyler gördükce daha cok yasam sevinci artiyordu. Bir gün penceresinin önünde beklerken "huhu" diye seslendim. Arkasi dönük o da kendi "huhu" sunu yapti. Dönerken "yavas" diye seslendim, bir den yavasca döndü. Elimde canli bir köpek, eliyle ve agziyla cevir diyordu. Yavas diyordu. Sanirim bu ilk defa birsey istedigine dair ilk canli ve kanli isaretti. Normalde onu usandirmamak adina hic 10 dakikayi gecmezken köpekle oynamami seyretti. Yarim saatten fazla bizi izledi. Ben yinede onun sabir ölcüsünü bilmedigim icin elimle "bye" isareti yapip kenara cekildim. Eliyle "bye" isareti yaparken halen köpegi izliyordu. Onun göremedigi bir acidan nasil köpege baktigini gördüm. Baska yasamlari mi ariyordu acaba?

Ertesi gün bilim adamlarindan birisi köpekle kendisininde pencereden gecmek istedigini söyledi. Kibarca iznimi istemisti. Kesinlikle konusmamasi sartiyla olabilecegini. Cünkü iletisimi belki sadece benimle paylastigini, eger baskalari kullanirsa benimle olan ilerlemeninde bitebilecegi söyledim. Anlastiktan sonra yapmamasi gereken bir sey yapti. Misafirin pencereden kendini fark etmegini gördükce yaklasti. Misafir birden elini kaldirdi ve eliyle yavas ve ardindan git yapti. Bu salak adamin konusmasindan korkarken tecrit cizgisini gecmisti. Hem kendini hem de köpegi tehlikeye atmisti. Bu olayla birlikte artik benden izinsiz kimse misafir ile iletisim kuramaz hale geldi.

[]

Misafirin tam penceresinden önündeyken elime bir agac dali alip yere bir cizgi cizdim ve elimde 3 yaptim. Agzindan 3 rakami oldugunu düsündügüm ses cikti. Kimse artik ona bir hayvanin diyemez. Olsa olsa zekilesen bir canli.

3 gün sonra kücük bir baraka ve icinden ben ciktim. "Huhu" ile komsu oldugumuzu ona gösterdim. Ne yapiyordum ben. Iyi polis, kötü polis mi? Karsimdaki benden daha az zekiyse bu numaralari yiyebilirdi ama ya benden daha zekiyse. Bu düsünce ile ayni onun odasinda oldugu gibi benim barakamada kameralar kurdurttum. Onunda benim odami/yasamimi izlemesini sagladik. Hatta onu gördügüm ekrani o da görüyordu. Esit sartlarda oldugumuzu ona ispatlamanin en iyi yolu buydu sanirim. Seni izliyoruz ama sen de bizi izle.

Bir gün misafir ile göz göze geldik. O ekrandan bana bakarken ben de ona bakiyordum. Elimle üc gösterip, sesli üc demistim. Aynen karsilik verdi. Eliyle ücü gösterip agziyle sesini yapti. Sonra iki sonra bir sonra sifir. Inanamiyorum hem rakamlari söyledi hem de sifir rakaminin oldugunu. Bu o kadar cok seyi acikliyordu ki. Heyecandan cildirmak üzereydim odadan "evreka" diye cikmamak icin kendimi zor tutuyordum. "Tesekkür ederim" manasina geldigim sesi geri dinletip kafami hafif egdim. Ayni sekilde kafasini hafif egdi.

Ertesi gün tüm gün toplantidaydik, fikirler, teoriler havada ucusuyordu. Misafir bize aslinda konusabildigini, matematige hakim oldugunu, kisaca herseyin farkinda oldugunu gösterdi. Kimisi bunun bilincsizce oldugunu, onun bizden ögrendigni savunurken kimisi suikast icin gün saydigini söyledi. Ben yinede onlari ikna ederek calismalarima karisilmamasi konusunda onlari ikna ettim.

Misafir ile artik kendi dillerimizi basit sözcükler ile anlasiyorduk ona kücük gösteriler yapiyordum karsiliginda ondan yeni sözcükler ögrenmeye calisiyordum. Ne o benim cikarttigim sesleri cikartabilirdi ne de ben onun. Birbirinin dillerini konusamayan ama anlayan kendi dildne konusan iki kisi oluyorduk. Artik bazi temel kelimelere karsi kulak doygunlugumuz olusmustu. Hatta uzun bir zaman sonra ilk defa bir düzeltme bile yaptik hep "tesekkür ederim" manasinda kullandigimiz ses aslinda "anliyorum/anladim" manasina geldigini kesfettim. Vokabüler hazinem her gün genisliyor diger dil bilimciler artik benim notlarimdan calisir hale gelmislerdi.

Bir gün, bana bir yeri (muhtemelen evinin arkasini) görmek istedigini anlatti. Ben de kendi dilimde "anliyorum" ve "bekle" dedim. "Kac kez" diye sorunca "bilmiyorum dedim" ilk resmi diyalogumuzuda gerceklestirdik. Hemen ertesi günü düzenlemeler yapilip yol paravanla ayrildi ve prefabrik camlardan evin arkasina pencere balkon monte edildi. Bu hediyeyi coktan hak etmisti. Benimle olan iletisimi her gecen gün iyilesiyordu. Bir keresinde (sanki rastgele) camin önünden gecen dil bilimci kendisiyle iletisim kurmaya calisinca, hafif yana bakarak onlarla iletisime acik olmadigini kibar bir ahenkle göstermisti.

Üstümdeki baski artiyordu. Benden artik ondan bilgi almami istiyorlardi. Sayfalarca soru vardi. Bu sorularin zaten soracak dil kapasitem yoktu. Bir birimizin en cok 50 sesini anliyorduk o da es anlamli olmayan sözcükler. Kendilerine bu sözcükler henüz tanimlayamadigimizi ve geri giderken bir daha iletisim acilamayacagini söyleyerek bekletiyordum. Büyük bir grup kaygili adami oyalamak cok zordu. Yine elimde sorularla düsünürken yemegimi alip pencerenin karsisina gectim. Misafir bana gemisini isaret etti. Yakin ve yemek sesini cikarti. Gemisinin yakinina gidince beslendigini anlatiyordu. Ben de anliyorum dedim. "Gemi", "ben" "tehlike", "insanlar" "yaklas-mamak". Hizlica anliyorum diye gecistirdim ama ne demek istemisti. Biz tehlikeliyiz yaklasmayin mi? Tehlikeli oldugunu biliyoruz ama bu bir ikazmiydi, tehdit miydi ? Bunu acikga cikartmazsam kesinlikle sorun cikacakti. Anlamanin bir yolu vardi yemegimi kenara biraktim ve anliyorum deyip pencereye dogru yürümeye basladim. "Yavas" "yaklas-mamak" "tehlike" yapti. Yaklasirken "Anlamiyorum" deyince. Eliyle tekrar "Yavas" "tehlike" ve sonra iki elinin parmaklarini ayni bizler gibi acarak dur isaretini gösterdi. Geri geri gittim. Kendisine kafami egerek tesekkür ettim. O da kafasini egerek tesekkür etti. Sanirim ben ve gemim tehlikeliyiz bize yaklasmayin diyordu. Bunu coktan anlamistik dostum. Kücük capli bir kriz sonra erdi ama koca kafalilara bunu izah etmek icin cok uzun diller dökmem gerekecekti. Kötü niyeti yoktu dostumun ama kelime tercihleri beni hayli zora sokmustu.

Zaten ödleri kopan ve tehdit delisi manyaklar ile calismak ayri bir sorun iken. Sürekli istiihbarat isteyen manyaklarla bir olup artik iyice bunaltmislardi beni. Seklimizin bir birine benzemesinden baska ortak noktamiz yok, ortak kültürümüz yok, ortak isaretlerimiz yok, ortak degerlerimiz yok ve bir ortak payda da bulusmaya calisiyoruz. Tüm bunlari hizlica ve hatasiz yapmam gerekli. Yine bir gün pencerenin önünde "tehlike" "ben" "yaklasmak" dedikten sonra pencereye dogru yürüdüm. Misafir tahtaya "R" harfine benzer birsey cizdi ve "aoun" gibi bir ses cikartti. Bana yeni bir kelime ögretiyordu. Ben de "R" cizim "tehlike" ve "anliyorum" deyince. Kafasini egip tesekkür etti.

Misafir kesinlike ve kesinlikle bizden akilliydi. Bilim insanlari dahi bunu kabul etmekte zorlaniyordu. Halen onu bizim egittigimizi sanan ahmaklar vardi. Halbuki onlarca yeni kelime bulduk, artik basit sohbetler yaninda tanimlamalar yapiyorduk. Daha net anlasabildikce dogrulamali olarak bilgiler almaya calisiyordum. "Ne/nasil/he gibi" sorusunu kesfetmistik. Ona sunu sordum. "ben" "insan" "sen" "ne". Ilk basta "plak" benzeri bir ses cikarti anlamadigima görünce "insan" isareti yapti ve kendini gösterdi. Neydi bu? Soruyu mu anlamamisti? Tekrar sormaya cesaretimi topladim. "anlamiyorum" "ben" "insan" "sen" "ne", cevap "ben" "insan" agizla yine "plak" gibi duyulan bir ses cikartti.

[]

Böylece tüm gün kafami yiyip bitiren insanlara firsat dogdu. Ben anlamiyorum ki size anlatayim. Ne demek istiyormus, anlami neymis.... O kadar basit ki "ben" "insan" diyor. Bunun yanlis anlasilacak ne tarafi var. Sanki ben onlardan birsey sakliyorum veya anladigim birseyi onlara aciklamiyorum. Bu isler iyice yorucu olmaya basladi. Üstümde stres artiyor ama Misafire yansitmamam gerekli. Bu kadar ilerlemisken ne ben birakirim ne de beni birakirlar. Misafirle artik bir kac kelimemiz daha oldu "zaman" "yolculuk" "hiz" vb. Buraya nasil geldigini ve nasil beslendigini tekrar sordum. Her seferinde daha net cevaplar aliyorduk. Her seferinde ürperiyorduk. Transkript edilmis konusmalarimizdan bazilari

- Sen nerde?

- Ben uzak/yolculuk/zaman, hizli.

- Sen beslenmek, nasil?

- Ben gemi, "aoun" yakin beslenmek.

- Anliyorum, "aountehlike nasil?

- "aoun" tehlike insan.

- Sen, insan, nasil?, "aoun" tehlike

- Ben "plak" insan "aoun", ben/bana tehlike degil, ben/beni beslenmek

Misafirin hizina artik yetisemiyordum. Birseyler anlatiyordu ama benim cözebildigim sesleri sinirliydi. Kayitlari tekrar ve tekrar inceleyip verdigi detaylari ortaya cikartiyorduk. Diyaloglar sonrasi bir ekip muhtemel anlamlari olan sesleri tekrar anlamli cümleler haline getirmeye calisiyordu. Ben artik sorularimi soruyordum cevaplari anlayabildigim kadar sorularima yön verip cözümünü sonra yapiyorduk. Bu arada hastalik beni de bulmustu. Kusuyordum ve bulantilar baslamisti. Not: Sorular insan konusma sesleri ile sorulmustur, en muhtemel cevaplar kayitlardan olusturulmustur.

- Sen, insan olmak, (ama) nasil?

- Ben insan olarak dogdum

- Nerede dogdun?

- Burada dogdum. (yer yüzü)

- Ne zaman dogdun?

- Cok uzun zaman önce. (belirsiz zaman önce)

- Uzaktan mi/gelecekten mi geldin?

- Uzaktan/gelecekten geldim.

- Neden geldin?

- (Insani) korumak icin, (insani) görmek icin, tehlike (uyarmak) icin

- Tehlike ne?

- Tehlike insan (insanlar tehlikede)

- "aoun" ne?

- Insana tehlikelidir, beni besler

- Sen nasil dogdun?

- Ben insan cok cok uzun zaman önce, "plak" (insan olarak dogmustum)

- Gemi kac kisi, gelmek

- Gemi 5 kisi, 4 ölmek

- "aoun" ne?

- "aoun" insana tehlikeli, insan yaklamamali

- sen neden insan degil, plak?

- ben insan(veya insan gibi) dogmak, uzun zaman önce uzaktan/gelecekten gelmek.

- sen tehlike misin?, plak tehlike mi?

- insan plak teklike(li) degil(im)

- tekrar uzaga gidebilir misin?

- gemi, (bozuk/kötü) olmaz.


[]

Hastaligimin ilerleyen zamaniarinda artik yataktan cikmakta zorlanir olmustum. Eski dostuma ara sira gözüküyordum. En sonunda bana "sen" "ölmek" "aoun" "tehlike" "anliyorum" demesiyle son canli diyalogumuzu bitirdik. Doktorlar ona yaklasmami yasaklamisti. Sadece onu ekrandan görebiliyordum. Zehirli dostum aslinda hep söylüyordu bana ve gemime yaklasmayin diye. Biz yavas yavas zehirlendigimizi fark edemedik. Belki o da insan iken zehirlenerek bu hale gelmisti. Kendimi iyi hissettigim günlerde bahceye cikarak günesleniyordum. Ders calismak bana zor geliyordu. Arkamdan gelen ögrencilerim derslerine iyi calismislardi. Misafir ile dosthane bir yaklasim kurmuslar ve dilin detaylarina hakim olmaya baslamislardi. Yine de soru sormak icin arada beni kullaniyoarlardi. Ne de olsa eski dostlardik Misafir ile. Sanirim o da beni seviyordu.

Doktorum haberleri izlememi istedi. Televizyonu acinca Marie Curie diye birisinin radyoaktiviteyi buldugunu ve radyasyon zehirlenmesi gecirdigini söylüyordu.

- Doktor "aoun" mu bu sey?

- Sanirim, evet

- Bizimkiler mi yollamislar?

- Sanmiyorum/bilmiyorum.

- Demek dostum bize ben ve gemim radyoaktifim demeye calisiyordu.

- Sanirim.

- Bizden cok ileride

- Hem de cok

- Ölen akrabalarinin otopsilerini gördünüz mü?

- Evet, ona cok gelismis insan diyebiliriz.

- Inanabiliyor musun, adamin delikleri yok, suya atsan batmaz (kahkaha atarak)

- Ama ölüyorlar.

- Nasil?

- Yaralaninca, ya da siddetli bir kaza ile. Yani galiba, öyle olmali.

- Onun gibi olmak istemiyorum. Ölmeyi tercih ederim.

- Sizi temin ederim onun gibi olmayacaksiniz. O cok cok cok ilerideki torunlarimiz olacak, ama biz kesinlikle onlara dönüsmeyecegiz.

- Sence bizi neye karsi uyarmak icin geldi?

- Belki radyosyona karsi uyarmak icin gelmistir.

- Mantikli, yaklasmayin tehlikeli diyordu sürekli

- Gec kalmis sayilmayiz, artik sorunun adini biliyoruz.

- Doktor bey, nasil doguruyorlar? Yani delik yok, cinsel organ yok?

- Dogmuyorlar artik.

- Nasil?

- Son diyalog cözümlemeleri geldi, görmediniz mi?

- Hayir

- Lütfen, anlatir misiniz?

- Tabii. Bir dakika verin lütfen.

Uzun zaman önce insan olarak Yer yüzünde dogduk. Zaman da cok uzun zaman önce insandik. Atalarim cok uzun zaman önce uzaklara götürüldü. Bizi Yer yüzünden götürdüler. Zol'ler atalarimi yeni dünyaya götürdü. Yer yüzünde tehlike vardi. Zol bizim ölmememizi istedi. Yer yüzü ölüyordu. Atalarimi yeni dünyaya götürdüler. Zol atalarima, toprak ve yemek ve matematik ögretti. Ama biz hep ölüyorduk. Yeni Dünya bizi öldürüyordu. Zol bize benzemiyor. Onlar insan/plak degil. Biz yeni dünyada hep öldük. Öldükce kendimizi tamir ettik.. Kendimizi degistirikce dogum yapamaz olduk. Zol yaptigimizi yasakladi ve bize yardim etmedi. Onlari bizim ölmemizi beklediler. Biz ölmemek icin degistik. Ama doguramadikta. Atalarimizi görmek istedik. Zol yardimci olmadi. Zol cok cok uzun zaman önce gitti. Biz yer yürüne geri dönmek istiyorduk yasadigimiz dünya bizi öldürüyordu. Kendimizi daha güclü yaptik. Artik cogalmiyorduk ama ölmüyorduk.. Sürekli kendimizi gelistirdik. Ben cok cok cok uzun zamandir yasiyorum. Cok cok cok kere insan olarak degistim. Artik biz hasta olmuyoruz. biz yemiyoruz, biz nefes almiyoruz. Biz radyasyon ile besleniyoruz. Cok uzun zamandir insan degiliz. Buraya gelinceye kadar bilmiyorduk. Atmosfer gemimizi parcaladi. Biz radyasyon ile sizi zehirledik. Sadece elimiz benziyor. Bizden önceki atalarimizin Zol oldugunu simdi anliyorum. Yer yüzü korunmali. Insanlar korunmali insanlar Plak ve Zol olmamali.

No comments:

Post a Comment