2021-02-04

Misafiriiz bu dünyada

 Yine dayanamayip televiyzonun sesini kistim. Sanirim mesleki deformasyon

aktörlerin dudaklarini ve hareketlerini okumaya calisiyorum.

Bu sirada saat aksam 10 olmus ev telefonu calana kadar farkina varmamisim. Kim bu saatte acaba diye aciyorum. Telefondaki kisi müsaitseniz komutanim sizi ziyarete gelecek diyor. Panik haliyle noluyor, niye diye soruyorum. Bir malumatim yok diyerek alel acele kapatiyor telefonu sahis.

Ne oldu simdi, basim belada mi?

Üniversitede bugün bir sey mi yaptim? Yoo, lan niye geliyor bu adam? Kacsam, yok daha neler belki cok basit birseydir. Iyi düsüneyim iyi olsun. Tövbe acaba avukat arkadasimi mi arasam. Saatte gec oldu, birde önemsiz bir konudur bosuna laga luga etmis olurum.

Ah ne cabuk kapi caldi, bunlar zaten apartmanin önündemiydi?


- Iyi aksamlar diliyorum efendim, iceri gecmeme müsade var midir?


- Tabii tabii, buyurun. Afedersiniz konu neydi?


- (evladim siz kapinin önünde bekleyin.) Iceride anlaticam lütfen iceriye gecelim.


- Sizi dinliyorum.


- Apart topar geldigim icin üzgünüm, fakat konu önemli. Korkulacak birsey yok sizden yardim istiyoruz.


- Buyrun, buyrun lütfen.


- Sizden mesleginizle ilgili bir konuda yardim talep ediyoruz. Ama bu konu önemli ve muhakkak bir gizlilik gerektiriyor. Daha fazla bilgi verebilmem icin yazili ve imzali izniniz gerekiyor.


- Evet, yani beni asan birsey degilse. Boyumdan büyük islere kalkismak istemem.


- Konu tamemen sizin mesleki basariniz. Bundan dolayi ilk sizi tercih ettiler, ama dedigim gibi bize önce sözlü sonra yazili teminat vermeniz gerekli.


- Sözlü teminat veriyorum ama kabul etmezsem?


- Anlayis ile karsilanacaktir. O zaman basliyorum. Dünya disi yasama inanir misiniz?


- Evet, hayrolsun.


- Bugün mütefigimiz Amerika cok gizli olmak kaydiyla bize dil bilimci ve konusunda uzman olarak sizinle görüsmek istedigini bildirdi. Muhakkak önemli oldugunu düsündügüm bu konuda siz de olumlu düsünürseniz, sabaha kadar karar vermenizi istiyorum. Saat 10 gibi bana haber veriniz, 11 gibi de sizi evinizden alip Ankara'ya bas konsolosluga götürecekler.


- Anladim, dünyamiz icin bir tehdit veya tehlike arz ediyor mu, bu durum?


- Bildigim kadariyla hayir ve bir süredir olagan bir sey. Fakat daha fazla bilgiyi bas konsolosluktan alacaksiniz. Ben müsaadeinizi istiyorum. Unutmayin bu konuda sözlü teminat verdiniz. Gelmeyecek oldugunuzu bildirseneiz dahi konu devlet sirridir.


- Konunun önemini anladim, teminatim gecerlidir. Sabah arayip neticeyi bilderecegim size.


- Iyi aksamlar diliyorum.


Vay be. "Dünya disi yasam" dedi adam. "Bir süredir" dedi, acaba ne kadar süredir. Tehlike mi var acaba. Dil bilimci aradiklarina göre. Konu taaa Türkiye'ye geldigine göre. Iletisim kurmaya calisiyorlar. Acaba Türkce'mi iletisim kurmayi deneyecekler. Yoo sacma yoksa tüm dünya dilleriyle iletisimi mi deniyorlar. Yoksa konsoloslukta mi sakliyorlar uzayliyi? Nasil uyuyucam ben bugün.

Gitsem ne kazanirim ne kaybederim bi olayi düsüneyim enine boyuna.

hmmm gitmesem meragimdan catlarim. Ne oldu diye kendimi yer bitiririm.

Gidersem orada da kabul etmem diyebilirim, zaten artik bana söylediler gercegi.


- Iyi günler ben ..

- Iyi günler diliyorum beyefendi, karariniz nedir?

- Tamam konsolosluga gidip ögrenmek istiyorum.

- Peki beyefendi 1 saate hazir olun lütfen sizi almaya bizzat ben geliyorum.

- Peki bugün geri döner miyiz?

- Bilemiyorum ben size oraya kadar eslik etmekle görevliyim.

- Tamam anladim, ben 1 saate hazir bekliyor olacagim.


[ Varis ]


Yolculuk rahat gecer diye hayal etmistim ama askeri disiplinle ve hic mola vermeden gidince yorucu oldu. Kücük bir kalabalik, giris kapisinin önünde bekliyor. Yanlarinda siyah renkli araclar. Durum ciddi gözüküyor. Aractan inince kulaginda birseyler takili ajan benzeri adamlar esliginde apart topar ana kapidan iceri girdik. Yukari katlardan ve kapilardan gecerek sonunda 3, 4 kisinin bekledigi bir odaya geldik.


- Hosgeldiniz beyefendi ben Baskonsolosum yanimda duran tegmenimiz de yeni yere indi. Maalesef Türkce bilmiyor. Tercüman ihtiyaciniz yok ise ben ayrilacagim.


- Hayir Ingilizce dili icin bir tercüman ihtiyacim bulunmuyor sayin baskonsolos.


- Peki o zaman beyefendi sizden ricam buradaki evraklari okuyup imzalamanizdir. Lütfen iyi okuyup, imzalayin. Zaman problemimiz yok. Görüsme bitince tekrar yaniniza gelecegim.


Yaptirimlar, teminatlar, vatan hainligi, cok gizli, devlet sirri her seyi siralamislar. Ayni seyi farkli farkli cümleler ile defalarca yazmislar. Bu isin sakasinin olmadigini anlayin der gibi. Ayni evraktan 3er kopya imzalanip kirmizi damga ile mühürlenip zarflara yerlestirildikten sonra meragim bitecek sanirim.


- Buyurun tegmen, son kopyayida yazip imzalamadim.


- Tesekkür ederim efendim. Konu hakkinda ön bilginiz var sanirim. Yine de kisa bir brifing vermek isterim.


- Lütfen tegmen, basindan ve detayli olarak anlatin.


- Bir süre önce gemilermizden birisi okyanusta kontrol amacli gezinirken, gök yüzünde olagan disi bir hareketlilik farketti. Atmosferden girip yanan birseyin cok yakinlarina düstügünü görünce ellerindeki imkanlarla hemen olay yerine gittiler. Bu seyin icinde dünya disi canlilar vardi. Gizlilik icinde hemen onu kara sularimiza getirdiler.


- Canli mi?


- Tam olarak degil. Düsen sey suya kontrollü ama sert carpmisti gemi enkazigenis bir alana yayilmisti ve iclerinden sadece bir tanesini kurtarabildik. Bir tanesi zaten ölmüstü digerinede hic bir müdahele de bulunamadigimiz icin kaybettik. Gemide kac kisi vardi veya gemi kac parcaya ayrildi tam bilemiyoruz.


- Cok özür dilerim, neye benziyorlar?


- Bizim gibiler boyu daha uzun, ince, gözleri büyük, kulaklari ve agizlari cok kücük. Anatomileride bize cok benziyor. Ayaklari ve elleri.


- Peki dilimizi konusabiliyorlar mi? ya da anlayabiliyorlar mi?


- Maalesef bildigimiz hic bir dil ya da ses onlarin konusmasina yakin degil.


- El isaretleri ile anlasmaya calisiyoruz ama temel seyler haric anlayamiyoruz. Sizin dünya üzerinde artik konusulmayan diller üzerindeki uzmanliginizin yardimi olabilecegini düsünüyoruz.


- Yaninizda resim veya ses kaydi var mi?


Tegmen büyük cantasindan cikarttigi teyip oynaticiyi baslatirken bir yandan da anlatiyordu.


- Hayvanlar gibi ses cikartiyor. Bizimki gibi sesleri yok, bizi duydugundan bile süpheliyim. Ayni bir köpekle ya da bir yunusla iletisim kurmak gibi.


Duydugum sesler gercekten bir insana ait degil. Anlasilmayan sessiz harflere benzeyen ama kesinlikle insandan cikmayan, sanki elektronik bir aletten geliyormus gibi derinden geler sesler bunlar.


- Bir resim var mi elinizde?


- Hayir, sadece bu ses kayitlarini getirdik.


- Kendisi nerede?. Buradaysa görebilir miyim?


- Hayir ve hayir. Hem kendisi burada degil hem de özel bir alanda tutuluyor.


- Peki nasil iletisim kurmami bekliyorsunuz?


- Ayri bir odadan kameralar ve mikrotonlar ile.


- Kolay yoldan yapmak varken neden uzak yoldan, tehlikeli mi?


- Tehlikeli degil aksine bitkin ve caresiz gözüküyor. Ama kendisiyle temas kuranlarin hepsi ya cok agar hasta ya da öldüler.


- Hastalikli mi?


- Bilmiyoruz ama yanina kimseyi yaklastirmiyoruz. Sonucta onun ne oldugunu, bizden ne istedigini ve neden insanlarimizla temasa gectiginde öldügünü ögrenmek istiyoruz.


[ Üst ]


Uzun süren bir yolculugu ardindan cami kapli araclar ile issiz bir cöldeki magaraya girdik. Burasi dogal bir yapi icinde cok büyük bir labaratuvardi ayni zamanda. Kim bilir daha ne sirlar var bu kapilarin ardinda. Güvenligi gectikten sonra ilk kez iletisim kurmama izin veriliyor. Bos bir oda karsimda bir televizyon bir ses kayit cihazi. Net olmayan görüntüsünü ilk defa o zaman gördüm. Hep aklimda insanimsi bir görüntü canlandirmistim ama net olmaya parlak siyah görüntüsü bütün hayallerimi yikti. Ürkütücüydü ama hayvandan cok insana benziyordu. Üstünde elbise de yoktu tüy ya da kürkte. Odaya daha sonra diger bilim insanlari girdi. Hepsiyle tanistik ve bana bilgi verdiler. Kendi aralarinda ona Misafir diyorlarmis.

Bana yakaladiklari ip uclarindan ve seslerden örnek kesitler dinlettiler. Yaptiklari cikarimlari anlattilar. Kadin olan dil bilimci "bu gelismis bir irkin evcil hayvani olmali, insan iletisimine sahip degil" diyerek ne kadar sig oldugumuzu gösterdi.

"Belki biz ona göre hayvaniz" dememle birlikte oda da bir sesizlik olustu. Anlamadigmiz seyden korkuyoruz veya anlamiyorsak problem onda diyoruz. Sanki o derdini anlatmaya calismak zorundaymis gibi. Herkesi karsima alarak hicte iyi bir halt etmedigimi farketmem uzun sürmedi. Yeni sinifa katilan havali cocuk oldugum icin böyle bir cikis yapmadim ama bir bilim insani cerceveyi dogru cizmeli. Ya da benim felsefeme göre eger dogruyu aradigin yer cemberin icinde degilse cemberi genislet.

- Sizin sormak istediginiz birsey var mi, ya da bir öneriniz?

- Pardon cinsiyeti ney misaifirin?

- Cinsiyeti yok veya biz bilmiyoruz.

- Bir cinsel organi var ama degil mi?

- Sanirim bu kondua size bilgi verilmemis. Hayir cinsel bir organi yok. Bosaltim sistemi yok, sindirim sistemi yok, dogru düzgün bir solunum bile yok.

- Ne, anlamadim. Nasil yok?

- Kabaligimi bagislayin. Yemiyor, icmiyor, sicmiyor bu hayvan.

- Neyle besleniyor? Nasil gida aliyor?

- Almiyor. Bir keresinde acliktan ölecek korkusuyla gemisine götürdük. Acsa muhakkak bir yiyecek vardir diyerek. Biz bir yerlerden yemek bulmasini beklersen. Gecti oturdu. Yalnizca oturdu. Bir saatten fazla oturdu. Sonra geri getirdik.

- Yani deligi olan bir uzvu yok mu bu canlinin.

- Otopsi yapilan akrabalarinda sindirim ve bosaltim sistemine benzer organeller vardi. Ama tam bir sistem denemez. Yani anüs deligi yok diyebiliriz. Teknik olarak sicamiyorsa, yemek yememesi normaldir.

- Peki nasil yasiyor hâla?

- Burada ki askerler yaklastigi insanlarin ruhu ile beslendigini düsünüyor. O yüzden yanina yaklasanlar ya ölüyor ya da hastalaniyor.

- Kendisiyle konusma imkanim olacak mi?

- Evet ama ümitlenmeyin, tepkisiz ve sürekli ayni sesleri cikartiyor. Bu odadan sürekli onu izliyoruz ve kayit ediyoruz. Baslangicta her gün düzenli olarak farkli yöntemlerle iletisim kurmayi denedik ama zamanla faydasiz oldugunu gözledik. Iletisim icin yeni yöntemler ariyoruz bu yüzden sizin kendi yöntemlerinizi gelistirmenizi bekliyoruz. Ama önce kayitlari izleyin bizim denedigimiz yöntemleride görün.

Böylece haftalarca ve defalarca bastan baslayarak misafirin hareketlerini ve seslerini gözlemledim. Sürekli tekrar eden sesler ve hareketler. Normal olan ve olmayan davranislar. Caresizlik ve bikkinlik hareketleri. Dikkatimi ceken bazi noktalar ve tarihler vardi. Özellikle bir tarih araliginda daha canli görünüyordu, veya bir tarihte hic birsey yapmadan bir yere sabit saatlerce bakiyordu. Karsimda gördügüm bir hayvan bile olsa kesin olan birsey vardi. Bu canli bunalimda veya depresyondaydi. Insanlar ona bakip ya cok derinlerde cok anlamsiz seyler aramislar ve göz önünde olani kacirmislardi.

Görüsme günlerinden birinde istekte bulundum. Misafirin de beni görmesini istiyorum dedim. Zaten diger bilim insanlari beni coktan dislamislardi. Kendi calismalarina beni ellerinden geldigince katmiyorlardi ve benim görüsmeme de katilimda bulunmuyorlardi. Fikrimi kabul ettiler ama kendilerinin bu görüsmelere katilmayacagini ve görüntülerinin bu hayavana gösterilmesini kabul etmeyeceklerini acikca belirttiler.

Sabahi sabirsiklikla bekliyordum. Görüsme odasina girdigimde görevli hazirsaniz kameranizi aciyorum artik hayvanda sizi duyacak ve görecek dedi.

Kamerayi ainca istemsizde "huhu" dedim. Misafir dönüp sesin geldigi yöne bakti sonrada önündeki ekranda benim görüntümü gördü. Tekrar "huhu" dedigimde sanki o elektronik sesi ile bana benzer bir tepki verdigini gördüm. Bundan sonra yapacaklarimi belirledim. Misafir ile arkadas olacaktim. Onu birseylere yapmaya zorlamayacaktim. Onunla bir bag kurmaya calisacaktim. Ikinci hafta arkamda duran büyük tahtaya kendisini cizdim. Verdigi tepki ayni "huhu" sesinin takliti gibiydi. Sanirim espri anlayisi var ama dikkati ve ilgisi cok az. Ayni ortamda ayni rutinde ve tecrit altinda onla iletisim kurabilmek beni cok zorluyordu ama inaniyordum. Özellikle ayni saatlerde gelip onu usandirmadan birakiyordum. Onun anlatmasindan cok ben basit kendi öykülerimi anlatiyorum. Cikardigi seslerde artik "huhu" vurgusu cok bariz belirli oluyordu. Eger ilgisini cekersem veya hosuan giden birsey gösterirsen "huhu" geliyordu. Ya da ben öyle hissediyordum. Bir gün yine ilgisini cekmek icin karsisina oyuncak bir bebek ile cikinca üst üste 2 kere "huhu" duyduguma yemin edebilirdim. Misafir cok derindi ama ona ulasamiyorduk. Diger bilim insanlarida artik "huhu" yu duyduklarini iddia etmeye baslamislardi. O bir hayvan degildi kesinlikle. Bir gün tahtaya gemisinin resmini cizdim elimle 10 parmagimi gösterdim. Ertesi gün ayni resmi cizip 9 yaptim. Sonraki gün 8, 7 derken. Son 3 gün kala olmamasi gereken birsey oldu. Misafir 3 parmagini gösterdi. Bu canliya hayvan demek onu kücümsemekti. Gemisini görmek nedense ona iyi geliyordu. Eski kayitlarda görmüstüm. Gemisinde bir süre oturduktan sonraki günlerde daha kendinde ve daha dincti. Belki de gemide gercekten sahipleri vardi ve orada oturarak onlari aniyordu.

Gemisine götürülürken uzaktan izlememe izin verdiler. Hic birseyi umursamiyordu sanki yasamak istemiyor gibi. Ne araca bindirilirken ne de indirilirken itiraz ettigini gördüm. Fakat ertesi gün daha canli daha bir hareketleri cevikti. Muhakkak bu gemideki bir sey ona iyi geliyordu. Gemi onu galiba anlasilmaz bir sekilde besliyordu. Bu düsüncemi acikladigimda arada kisa gülüsmeleri duydum. Ama hic bozuntuya vermeden "komik bulabilirsiniz ama daha iyi bir aciklama getirebilirseniz en ciddi aciklama budur" deyince kimseden itiraz gelmedi. Böylece haftada 1 saat gemi görüs hakki kazandirdim Misafir'e. Bir süre sonra eski kayitlarla yan yana koyunca gemisine gitmenin ona iyi geldigini fark ettik.

Benden önemli kisiler icin güzel bir sunum yapmami ve yapilanlari anlatmami istediler. Olasi cikarimlarimizi insanlarla paylasacaktik. "Seckin bir jüri heyeti gibi düsünün lütfen. Basit ve ikna edici anlatin" dedi yanimdaki üst rütbeli bir asker. Madem jüri heyeti gibiydi sonuna isteklerimi de siralarim diyerek kabul ettim. Ertesi gün gercektende kiyafetlerinden cok zengin olduklari belli 8 kisilik bir grup geldi. Yüzlerini secemiyordum, bizi uzak sayilabilecek bir mesafeden dinlediler. Elimle mikrofon ile konusmak zorundaydim ve sunumum sürekli merakli sorular ile kesiliyordu. Konusmamin bitimine dogru birisi "peki ne önerirsiniz" demesiyle.

-Zaten sunumum bitti. Tesekkür ederim. Benim size önerim ve buna gercekten inaniyorum. Misafir kendinin akilli bir varlik oldugunu defalarca ispatladi. Nedendir bilmiyorum icinde bir yasam sevinci veya yasamak istegi görmüyorum. Iletisim kurmak istemiyor. Yemeyip, icmemesi bile aslinda bize pek birseye ihtiyac duymayan ketum bir zavalli görünümü veriyor. Ona yardimci olmak istiyorum. Daha insancil ve yasanabilir kosullar. Mümkünse gemisi yakinlarinda olsun ve artik tutuldugu o kafesten cikartilip günes isigi görebilen, penceresi olan, yere basinca topragi hissettigi bir iki odasi olan. Istedigi zaman aydinliga cikip etrafi görebildigi saklanmak istediginde kacabilecegi bir odasi veya siz ne derseniz bir magarasi olsun. Onun yasamina saygi duyalim. Lütfen bizi ziyarete gelen misafirimize onu iyi agirladigimizi gösterelim. Lütfen misafirimizi memnun edelim.

Bu söylediklerimden etkilenmis olacaklarki kendi aralarinda onaylarcasina her kafadan birer ses cikmaya basladi. Daha sonra bir kadin sesi "tesekkür ederiz, eklemek istediginiz baska bir sey var mi?", diye soruldu. Tesekkür ederek salondan ciktim. Ertesi gün elinde cok ince bir dosya ile koordinatör sandigim kisi geldi. "Sizce nereye ona bir barinak yapmaliyiz akilli bir oglan, kiz o". Ahh tas kafalilar halen ona hayvan muamelesi yapiyorlar. Firsatim varken ona secebilecegim en güzel manzarali acik yeri sectim. Malesef 2 odadan fazlasina ve gemisini evin yanina getirme fiktirini kabul etmemisler. Ama yinede cok büyük bir kazanimdi. Kim bilir Misafir ne kadar zamandir bu basik ve kapali hapishanede tutuluyordu. Insancil kosullarda yasamak onu kim bilir ne kadar mutlu edip, degistirecekti.

Sabahina "huhu" deyip evin resmini gösterdim ve elime 3 yaptim. Biliyordu 3 güne bir yere gidecekti. Pek ilgilenmedi Ertesi gün huhu dememle birlikte eliyle 2 yapti. Icinde halen birazcikta olsa yasama sevinci vardi. Sonraki gün bir aksilik cikinca evine erken tasindi. Yeni yuvasinda görüntüler daha net ve sesler daha kaliteliydi. Ilk defa derisinin ne kadar parlak bir kumas gibi oldugunu orada fark ettim. Günes altinda bazen baska renklerde parliyordu. Kameradan beni görmüs olmali kendisi o elektronik sesini cikartarak bana "huhu" demeye calisti. Sanirim bana tesekkür etmek istiyordu. Ben tesekkür etmek icin ise ona cok daha özel bir sürpriz yaptim. Evinin penceresine yakin bir yere gelip ona gözüktüm "huhu huhu" diye bagirmama yerdeki kumlara bastigini gösterdi. Sanirim bana "evi sevdim, kuma basmayi seviyorum tesekkür ederim" deme usulüydü bu.

Iletisim kanalimiz artik acilmisti. Her gün ekran karsisina gecme olayini ben de birakmistim, ama digerleri gibi usanmaktan degil. Yeni iletisim yöntemimizden dolayi. Penceresinin önüne yaklasip ona sevdigi seyleri gösteriyordum. Her gün bir cicek bir kuru agac dali vb. seyler gösteriyordum. Hatirliyorum o oyuncak bebegi gördügündeki ilgisini. Belki annesini, babasini, dogasini özlüyordu. Pencereye fazla yaklasamiyordum ama pencerenin önüne birseyleri yaklastirabiliyorduk. Oyuncak bebekleri bu sefer elbiseleri olmadan getirdim. Inanilmaz birsey oldu eliyle getir isareti yapti. Hemen onlari camin önüne dogru ittik. Elini indirmeden cevir isareti yapti. Bebeklerin arkasi dönmüstü iterken, onlari önden görmek istiyordu. Yine cevirdim ve "huhu" ile karsilik aldim.


[]

Kameranin karisindan misafire seslendim. Elimde bir ansiklopedi ona sayfalari gösteriyorum. Ilgisini ceken seyleri kesfetmeye calisiyorum. Ne zaman bir canli resmi görse ona diger sayfalardan daha uzun bakiyor ve eliyle yavas ya da dur anlamina gelen bir anlamda hafifce kaldiriyordu. Ayrica bilinciz bir sekilde bu dur ya da bekle isaretini yaparken ses cikartmisti. Cok büyük ihtimalle eliyle yavas derken dalip agziylada "yavas" demisti. Artik elimizde ilk defa bir kelime vardi. Ilk belirgin hazinemiz buydu ve bu hazineyi kaybedemezdim. Ertesi sabah penceresinde önünde elimde bir kuse kagidi icinde getirdigim oyuncak yumurtayi gösterdim. Yumurtaya bakarken elimde yavas isareti yaptim ve o sirada kayit ettigimiz sesi ona geri dinlettik. Kafasini hafif egerek "sen ne yapiyorsun der gibi bir bakis atti" sonra yumurtanin icinden oyuncak civ civi cikartip gösterimi tamamladim. Sunumum basariliydi ve ikinci bir ses duyuldu.

Tesekkür ederim, güzel, demek öyle, aferin, begendim anlamlarindan herhangi birine gelebilecek bir kelimeydi bu. Bu sekilde kelimeler toplayarak birazda bana taninan imtiyazlari zorlayarak Misafir ile ilk gercek iletisimi ben kurmus olmustum. Artik onun ilgisini cekiyordum. Benle cekinmeden bir kac sözcük konusuyordu. Isin ilginc tarafi artik elimle yavas demek yerine "yavas" kelimesini kullanincada bir seyler anlaatigimi arkasindan birseyler geldini anlamisti. Bu canli türü kesinlikle bilincli ve kasten iletisimi kesmiti. Kim bilir ne vardi arkasinda. Onun bir dil bilimciye degil ruh doktoruna ihtiyaci vardi. Penceresinin önünde yasama dair seyler gördükce daha cok yasam sevinci artiyordu. Bir gün penceresinin önünde beklerken "huhu" diye seslendim. Arkasi dönük o da kendi "huhu" sunu yapti. Dönerken "yavas" diye seslendim, bir den yavasca döndü. Elimde canli bir köpek, eliyle ve agziyla cevir diyordu. Yavas diyordu. Sanirim bu ilk defa birsey istedigine dair ilk canli ve kanli isaretti. Normalde onu usandirmamak adina hic 10 dakikayi gecmezken köpekle oynamami seyretti. Yarim saatten fazla bizi izledi. Ben yinede onun sabir ölcüsünü bilmedigim icin elimle "bye" isareti yapip kenara cekildim. Eliyle "bye" isareti yaparken halen köpegi izliyordu. Onun göremedigi bir acidan nasil köpege baktigini gördüm. Baska yasamlari mi ariyordu acaba?

Ertesi gün bilim adamlarindan birisi köpekle kendisininde pencereden gecmek istedigini söyledi. Kibarca iznimi istemisti. Kesinlikle konusmamasi sartiyla olabilecegini. Cünkü iletisimi belki sadece benimle paylastigini, eger baskalari kullanirsa benimle olan ilerlemeninde bitebilecegi söyledim. Anlastiktan sonra yapmamasi gereken bir sey yapti. Misafirin pencereden kendini fark etmegini gördükce yaklasti. Misafir birden elini kaldirdi ve eliyle yavas ve ardindan git yapti. Bu salak adamin konusmasindan korkarken tecrit cizgisini gecmisti. Hem kendini hem de köpegi tehlikeye atmisti. Bu olayla birlikte artik benden izinsiz kimse misafir ile iletisim kuramaz hale geldi.

[]

Misafirin tam penceresinden önündeyken elime bir agac dali alip yere bir cizgi cizdim ve elimde 3 yaptim. Agzindan 3 rakami oldugunu düsündügüm ses cikti. Kimse artik ona bir hayvanin diyemez. Olsa olsa zekilesen bir canli.

3 gün sonra kücük bir baraka ve icinden ben ciktim. "Huhu" ile komsu oldugumuzu ona gösterdim. Ne yapiyordum ben. Iyi polis, kötü polis mi? Karsimdaki benden daha az zekiyse bu numaralari yiyebilirdi ama ya benden daha zekiyse. Bu düsünce ile ayni onun odasinda oldugu gibi benim barakamada kameralar kurdurttum. Onunda benim odami/yasamimi izlemesini sagladik. Hatta onu gördügüm ekrani o da görüyordu. Esit sartlarda oldugumuzu ona ispatlamanin en iyi yolu buydu sanirim. Seni izliyoruz ama sen de bizi izle.

Bir gün misafir ile göz göze geldik. O ekrandan bana bakarken ben de ona bakiyordum. Elimle üc gösterip, sesli üc demistim. Aynen karsilik verdi. Eliyle ücü gösterip agziyle sesini yapti. Sonra iki sonra bir sonra sifir. Inanamiyorum hem rakamlari söyledi hem de sifir rakaminin oldugunu. Bu o kadar cok seyi acikliyordu ki. Heyecandan cildirmak üzereydim odadan "evreka" diye cikmamak icin kendimi zor tutuyordum. "Tesekkür ederim" manasina geldigim sesi geri dinletip kafami hafif egdim. Ayni sekilde kafasini hafif egdi.

Ertesi gün tüm gün toplantidaydik, fikirler, teoriler havada ucusuyordu. Misafir bize aslinda konusabildigini, matematige hakim oldugunu, kisaca herseyin farkinda oldugunu gösterdi. Kimisi bunun bilincsizce oldugunu, onun bizden ögrendigni savunurken kimisi suikast icin gün saydigini söyledi. Ben yinede onlari ikna ederek calismalarima karisilmamasi konusunda onlari ikna ettim.

Misafir ile artik kendi dillerimizi basit sözcükler ile anlasiyorduk ona kücük gösteriler yapiyordum karsiliginda ondan yeni sözcükler ögrenmeye calisiyordum. Ne o benim cikarttigim sesleri cikartabilirdi ne de ben onun. Birbirinin dillerini konusamayan ama anlayan kendi dildne konusan iki kisi oluyorduk. Artik bazi temel kelimelere karsi kulak doygunlugumuz olusmustu. Hatta uzun bir zaman sonra ilk defa bir düzeltme bile yaptik hep "tesekkür ederim" manasinda kullandigimiz ses aslinda "anliyorum/anladim" manasina geldigini kesfettim. Vokabüler hazinem her gün genisliyor diger dil bilimciler artik benim notlarimdan calisir hale gelmislerdi.

Bir gün, bana bir yeri (muhtemelen evinin arkasini) görmek istedigini anlatti. Ben de kendi dilimde "anliyorum" ve "bekle" dedim. "Kac kez" diye sorunca "bilmiyorum dedim" ilk resmi diyalogumuzuda gerceklestirdik. Hemen ertesi günü düzenlemeler yapilip yol paravanla ayrildi ve prefabrik camlardan evin arkasina pencere balkon monte edildi. Bu hediyeyi coktan hak etmisti. Benimle olan iletisimi her gecen gün iyilesiyordu. Bir keresinde (sanki rastgele) camin önünden gecen dil bilimci kendisiyle iletisim kurmaya calisinca, hafif yana bakarak onlarla iletisime acik olmadigini kibar bir ahenkle göstermisti.

Üstümdeki baski artiyordu. Benden artik ondan bilgi almami istiyorlardi. Sayfalarca soru vardi. Bu sorularin zaten soracak dil kapasitem yoktu. Bir birimizin en cok 50 sesini anliyorduk o da es anlamli olmayan sözcükler. Kendilerine bu sözcükler henüz tanimlayamadigimizi ve geri giderken bir daha iletisim acilamayacagini söyleyerek bekletiyordum. Büyük bir grup kaygili adami oyalamak cok zordu. Yine elimde sorularla düsünürken yemegimi alip pencerenin karsisina gectim. Misafir bana gemisini isaret etti. Yakin ve yemek sesini cikarti. Gemisinin yakinina gidince beslendigini anlatiyordu. Ben de anliyorum dedim. "Gemi", "ben" "tehlike", "insanlar" "yaklas-mamak". Hizlica anliyorum diye gecistirdim ama ne demek istemisti. Biz tehlikeliyiz yaklasmayin mi? Tehlikeli oldugunu biliyoruz ama bu bir ikazmiydi, tehdit miydi ? Bunu acikga cikartmazsam kesinlikle sorun cikacakti. Anlamanin bir yolu vardi yemegimi kenara biraktim ve anliyorum deyip pencereye dogru yürümeye basladim. "Yavas" "yaklas-mamak" "tehlike" yapti. Yaklasirken "Anlamiyorum" deyince. Eliyle tekrar "Yavas" "tehlike" ve sonra iki elinin parmaklarini ayni bizler gibi acarak dur isaretini gösterdi. Geri geri gittim. Kendisine kafami egerek tesekkür ettim. O da kafasini egerek tesekkür etti. Sanirim ben ve gemim tehlikeliyiz bize yaklasmayin diyordu. Bunu coktan anlamistik dostum. Kücük capli bir kriz sonra erdi ama koca kafalilara bunu izah etmek icin cok uzun diller dökmem gerekecekti. Kötü niyeti yoktu dostumun ama kelime tercihleri beni hayli zora sokmustu.

Zaten ödleri kopan ve tehdit delisi manyaklar ile calismak ayri bir sorun iken. Sürekli istiihbarat isteyen manyaklarla bir olup artik iyice bunaltmislardi beni. Seklimizin bir birine benzemesinden baska ortak noktamiz yok, ortak kültürümüz yok, ortak isaretlerimiz yok, ortak degerlerimiz yok ve bir ortak payda da bulusmaya calisiyoruz. Tüm bunlari hizlica ve hatasiz yapmam gerekli. Yine bir gün pencerenin önünde "tehlike" "ben" "yaklasmak" dedikten sonra pencereye dogru yürüdüm. Misafir tahtaya "R" harfine benzer birsey cizdi ve "aoun" gibi bir ses cikartti. Bana yeni bir kelime ögretiyordu. Ben de "R" cizim "tehlike" ve "anliyorum" deyince. Kafasini egip tesekkür etti.

Misafir kesinlike ve kesinlikle bizden akilliydi. Bilim insanlari dahi bunu kabul etmekte zorlaniyordu. Halen onu bizim egittigimizi sanan ahmaklar vardi. Halbuki onlarca yeni kelime bulduk, artik basit sohbetler yaninda tanimlamalar yapiyorduk. Daha net anlasabildikce dogrulamali olarak bilgiler almaya calisiyordum. "Ne/nasil/he gibi" sorusunu kesfetmistik. Ona sunu sordum. "ben" "insan" "sen" "ne". Ilk basta "plak" benzeri bir ses cikarti anlamadigima görünce "insan" isareti yapti ve kendini gösterdi. Neydi bu? Soruyu mu anlamamisti? Tekrar sormaya cesaretimi topladim. "anlamiyorum" "ben" "insan" "sen" "ne", cevap "ben" "insan" agizla yine "plak" gibi duyulan bir ses cikartti.

[]

Böylece tüm gün kafami yiyip bitiren insanlara firsat dogdu. Ben anlamiyorum ki size anlatayim. Ne demek istiyormus, anlami neymis.... O kadar basit ki "ben" "insan" diyor. Bunun yanlis anlasilacak ne tarafi var. Sanki ben onlardan birsey sakliyorum veya anladigim birseyi onlara aciklamiyorum. Bu isler iyice yorucu olmaya basladi. Üstümde stres artiyor ama Misafire yansitmamam gerekli. Bu kadar ilerlemisken ne ben birakirim ne de beni birakirlar. Misafirle artik bir kac kelimemiz daha oldu "zaman" "yolculuk" "hiz" vb. Buraya nasil geldigini ve nasil beslendigini tekrar sordum. Her seferinde daha net cevaplar aliyorduk. Her seferinde ürperiyorduk. Transkript edilmis konusmalarimizdan bazilari

- Sen nerde?

- Ben uzak/yolculuk/zaman, hizli.

- Sen beslenmek, nasil?

- Ben gemi, "aoun" yakin beslenmek.

- Anliyorum, "aountehlike nasil?

- "aoun" tehlike insan.

- Sen, insan, nasil?, "aoun" tehlike

- Ben "plak" insan "aoun", ben/bana tehlike degil, ben/beni beslenmek

Misafirin hizina artik yetisemiyordum. Birseyler anlatiyordu ama benim cözebildigim sesleri sinirliydi. Kayitlari tekrar ve tekrar inceleyip verdigi detaylari ortaya cikartiyorduk. Diyaloglar sonrasi bir ekip muhtemel anlamlari olan sesleri tekrar anlamli cümleler haline getirmeye calisiyordu. Ben artik sorularimi soruyordum cevaplari anlayabildigim kadar sorularima yön verip cözümünü sonra yapiyorduk. Bu arada hastalik beni de bulmustu. Kusuyordum ve bulantilar baslamisti. Not: Sorular insan konusma sesleri ile sorulmustur, en muhtemel cevaplar kayitlardan olusturulmustur.

- Sen, insan olmak, (ama) nasil?

- Ben insan olarak dogdum

- Nerede dogdun?

- Burada dogdum. (yer yüzü)

- Ne zaman dogdun?

- Cok uzun zaman önce. (belirsiz zaman önce)

- Uzaktan mi/gelecekten mi geldin?

- Uzaktan/gelecekten geldim.

- Neden geldin?

- (Insani) korumak icin, (insani) görmek icin, tehlike (uyarmak) icin

- Tehlike ne?

- Tehlike insan (insanlar tehlikede)

- "aoun" ne?

- Insana tehlikelidir, beni besler

- Sen nasil dogdun?

- Ben insan cok cok uzun zaman önce, "plak" (insan olarak dogmustum)

- Gemi kac kisi, gelmek

- Gemi 5 kisi, 4 ölmek

- "aoun" ne?

- "aoun" insana tehlikeli, insan yaklamamali

- sen neden insan degil, plak?

- ben insan(veya insan gibi) dogmak, uzun zaman önce uzaktan/gelecekten gelmek.

- sen tehlike misin?, plak tehlike mi?

- insan plak teklike(li) degil(im)

- tekrar uzaga gidebilir misin?

- gemi, (bozuk/kötü) olmaz.


[]

Hastaligimin ilerleyen zamaniarinda artik yataktan cikmakta zorlanir olmustum. Eski dostuma ara sira gözüküyordum. En sonunda bana "sen" "ölmek" "aoun" "tehlike" "anliyorum" demesiyle son canli diyalogumuzu bitirdik. Doktorlar ona yaklasmami yasaklamisti. Sadece onu ekrandan görebiliyordum. Zehirli dostum aslinda hep söylüyordu bana ve gemime yaklasmayin diye. Biz yavas yavas zehirlendigimizi fark edemedik. Belki o da insan iken zehirlenerek bu hale gelmisti. Kendimi iyi hissettigim günlerde bahceye cikarak günesleniyordum. Ders calismak bana zor geliyordu. Arkamdan gelen ögrencilerim derslerine iyi calismislardi. Misafir ile dosthane bir yaklasim kurmuslar ve dilin detaylarina hakim olmaya baslamislardi. Yine de soru sormak icin arada beni kullaniyoarlardi. Ne de olsa eski dostlardik Misafir ile. Sanirim o da beni seviyordu.

Doktorum haberleri izlememi istedi. Televizyonu acinca Marie Curie diye birisinin radyoaktiviteyi buldugunu ve radyasyon zehirlenmesi gecirdigini söylüyordu.

- Doktor "aoun" mu bu sey?

- Sanirim, evet

- Bizimkiler mi yollamislar?

- Sanmiyorum/bilmiyorum.

- Demek dostum bize ben ve gemim radyoaktifim demeye calisiyordu.

- Sanirim.

- Bizden cok ileride

- Hem de cok

- Ölen akrabalarinin otopsilerini gördünüz mü?

- Evet, ona cok gelismis insan diyebiliriz.

- Inanabiliyor musun, adamin delikleri yok, suya atsan batmaz (kahkaha atarak)

- Ama ölüyorlar.

- Nasil?

- Yaralaninca, ya da siddetli bir kaza ile. Yani galiba, öyle olmali.

- Onun gibi olmak istemiyorum. Ölmeyi tercih ederim.

- Sizi temin ederim onun gibi olmayacaksiniz. O cok cok cok ilerideki torunlarimiz olacak, ama biz kesinlikle onlara dönüsmeyecegiz.

- Sence bizi neye karsi uyarmak icin geldi?

- Belki radyosyona karsi uyarmak icin gelmistir.

- Mantikli, yaklasmayin tehlikeli diyordu sürekli

- Gec kalmis sayilmayiz, artik sorunun adini biliyoruz.

- Doktor bey, nasil doguruyorlar? Yani delik yok, cinsel organ yok?

- Dogmuyorlar artik.

- Nasil?

- Son diyalog cözümlemeleri geldi, görmediniz mi?

- Hayir

- Lütfen, anlatir misiniz?

- Tabii. Bir dakika verin lütfen.

Uzun zaman önce insan olarak Yer yüzünde dogduk. Zaman da cok uzun zaman önce insandik. Atalarim cok uzun zaman önce uzaklara götürüldü. Bizi Yer yüzünden götürdüler. Zol'ler atalarimi yeni dünyaya götürdü. Yer yüzünde tehlike vardi. Zol bizim ölmememizi istedi. Yer yüzü ölüyordu. Atalarimi yeni dünyaya götürdüler. Zol atalarima, toprak ve yemek ve matematik ögretti. Ama biz hep ölüyorduk. Yeni Dünya bizi öldürüyordu. Zol bize benzemiyor. Onlar insan/plak degil. Biz yeni dünyada hep öldük. Öldükce kendimizi tamir ettik.. Kendimizi degistirikce dogum yapamaz olduk. Zol yaptigimizi yasakladi ve bize yardim etmedi. Onlari bizim ölmemizi beklediler. Biz ölmemek icin degistik. Ama doguramadikta. Atalarimizi görmek istedik. Zol yardimci olmadi. Zol cok cok uzun zaman önce gitti. Biz yer yürüne geri dönmek istiyorduk yasadigimiz dünya bizi öldürüyordu. Kendimizi daha güclü yaptik. Artik cogalmiyorduk ama ölmüyorduk.. Sürekli kendimizi gelistirdik. Ben cok cok cok uzun zamandir yasiyorum. Cok cok cok kere insan olarak degistim. Artik biz hasta olmuyoruz. biz yemiyoruz, biz nefes almiyoruz. Biz radyasyon ile besleniyoruz. Cok uzun zamandir insan degiliz. Buraya gelinceye kadar bilmiyorduk. Atmosfer gemimizi parcaladi. Biz radyasyon ile sizi zehirledik. Sadece elimiz benziyor. Bizden önceki atalarimizin Zol oldugunu simdi anliyorum. Yer yüzü korunmali. Insanlar korunmali insanlar Plak ve Zol olmamali.

2020-11-20

Haram harem

Bu hastalik etrafimda kimseyi birakmadi, aylardir karimdan baska kimseyi görmedim. Cok mu sanslimiyiz yoksa cok mu sansiziz. Bilemiyorum. Ölüm korkusunu üzerimizde atali uzun zaman oldu. Yas tutmayi da, ölüm korkumuzla birlikte biraktik. Bir günümüz yaban hayvanlari gibi yemek aramakla geciyor. Telsizlerimiz, lambamiz, yedek pillerimiz,silahimiz, radyomuz, haritamiz. Liste tamamsa sirt cantalarimizi alip evlere giriyoruz. Kuru gida, konseve ya da yenebilecek her ne varsa veyahut kaldiysa toplayip kalmayi tercih ettigimiz evde tüketiyoruz. Baslarda hep yan yanaydik, belki de korkularimiz yüzünden pek ayrilmazdik. Ayri kalma düsüncesi korkuturdu. Birlikte gögüs geriyorduk zorluklara ve herseyi paylasiyorduk. Zamanla herseyin sahibi biz olsakta kavga edebildigimizi ve bazen ayri kalmanin iyi geldigini kesfettik.. Gün icinde yemek arama islerinde aslinda firsatlar ve kacamaklar yapiyoruz.

Bazen buldugun tatlilar veya yatak odasi oyuncaklari, bazen dans edip bazen aglama krizleri. Evin en manzarali odasinda halinin orta yerine isemek... Her neyse iste herkesin kisisel bir alani olmali. Benim hobim bu aralar evlerin dolaplarini kurcalamak. Insanlar neler saklamis, cekmecelerinde neler var. Keske insanligin bir kismi yasasaydi ve bu servetin sahibi o zaman olabilseydim diye aklimdan geciriyorum. Eski hayatimda evlenmedne önce de hep borclarla ve kredilerle ugrasan bir adamdim. Itiraf ediyorum salgin ilerledikce islerim de düzeliyordu. Is basvurularinda ve banka kredilerinde prosedürlere kimse bakmiyordu. Vergini ödemeni kimse beklemiyordu. Fakat bu iyiye gidis uzun sürmedi. Paranin degeri insanlik var oldugunda anlamliymis. Mahalledeki son restoran kapaninca cebimde tomarla para olmasina ragmen kimsenin yemek satmadigini farkedince anladim paranin aslinda kagit oldugunu ve kagit verince kimsenin sana yemek vermedigini.

Cebimde uzun süre bi kac en büyük banknotu tasidim. Sanki bir firsat cikacak ve hemen parami kullanip degerlendiricem gibi.

Yemek ve ilac bulmak önemli bir sorun olmaya baslamisti, oturdugumuz mahallede kücük gruplar sürekli kalan ürünleri yagmaliyordu. Ayni paradan vazgecmek gibi evimizden ve esyalarimizdan vazgecmekte cok zor oldu.

Karavan hayati

Baska sehirler

Kis geliyor

Geceleyin patlayan hava fisekler

Korku özlem bulusma medeniyet

12 kiz

3

4

devami gelecek

2019-03-07

Gezegen Yeniden dogus

Mert Istanbul'da yasayan 39 yasinda, hayatin zorluklarini görmüs. Yoklugu bilen ve her zaman daha iyi bir yasam icin cok calisan ama sonunda rahat ve huzurlu bir emeklilik isteyen, zeki ve is bitiren birisidir. Babasini neredeyse hic taniyamamis, daha 20 sinde anneside yatalak olmus ve 23 yasina girecegi hafta annesini de kaybetmistir. Cocuklugu is ve okul arasinda gecip durmustur. Restoranlarda bulasik yikamaktan, siparis almaya, giselerde temizlik yapip, bilet satmaya, gazinolarda koruma olarak calismaya kadar bir cok degisik iste calismistir. Egitim hayati bittikten sonraki 17 sene boyuncar büyük bir holdingte yazilim departmaninda calismistir.

Gittigi seminerlerden birinde Ebru ile tanismasi ve 4 senelik uzaktan uzaga flört sonrasinda, Ebru ile evlilik karari vermislerdir. Ebru cok caliskan, para kazanmayi ve harcamayi seven kendi istegiyle Fransa'da kedileri ile yalniz yasayan 31 yasinda olgun,  yokluk görmüs bir kizdir.

Balayi hazirlik
Mert ile Ebru cok sade ve yalnizca arkadaslar arasinda basit bir kutlama ile evlenmislerdir. Tüm bütcelerini dügün masraflarina harcamak yerine balayina harcayarak bir nevi parayi dogru yere harcadiklarini düsünürler. Planlari Mars'ta 7 gün 6 gece kalmaktir. Bilet masraflari 51.000 ulusal para tutmaktadir, geriye bankada sadece 300 ulusal para kalsa da, ömürlerinde yapacaklari en güzel gezi bu olacaktir. Valizlerini hazir eden cifte acentada bir telefon gelir. Maalesef istedikleri tarihte ucusun gerceklesemeyecegini ve yeni bir tarih belirlemek icin acentaya gelmelerini rica ederler.

Acente
Mert ve Ebru kafalarinda senaryolar kurarlar, eger beklentilerinin altinda bir teklif gelirse asla kabul etmemeleri konusunda agiz birligi planlari yaparlar. 
+Karar vermeden önce biz bunu aramizda konusalim diyerek zaman kazanacaklar, 
+Gerekirse firmanin müdürü ile görüselim
+Olmadi suraya sikayet ederiz
gibi bir cok senaryo hazirlamislardir.  Ama acenteye girdiklerinde onlara geri ceviremeyecekleri bir teklif sunulur. Eger 1 hafta sonra ucmayi kabul ederlerse, 2 gün ay fanus otelinde kalip oradan kalkan ilk gemi ilen Mars'a gecip 5 gün de orada tatil yapacaklardir. Görevli kadin ballandira ballandira anlatir fanus oteli.

Calisan: Fanus otel kubbesi tamamen camdan, 2 kisilik, etrafinizi yataginizdan izleyebileceginiz bir odadir. Zemin de isitilmis ay kumuna ciplak ayaklarinizla basabilir, Ay'dan Dünyayi ve yildizlari izlemenin keyfine varabilirsiniz. Sonra yine 7 degil ama 5 gün Mars tatilinizi yaparsiniz. Böylece ikisinide görmüs olursunuz.

Ebru: hayatim aramizda önce bir konusalim mi?
Mert: canim, eger hanfendi söyledigi biletleri verirse bence gidelim.
Ebru: (anlasilan Mert ikna olmus) emin misin?
Mert: Eger beklentimin altinda olsaydi senden önce ben derdim aramizda konusalim diye, sen ne diyorsun. Iki gezi olayina?
Ebru: Detaylari ögrenelim öyle karar verelim
Acente calisani: Tabii buyrun otelin kisa tanitim videosunu 3 boyutlu izyleyelim öyle karar verin.
Video bitiminde
Ebru: Tamam tamam, iknayim ben, kesinlikle fanus otel olan bileti istiyorum. Haftaya hangi gün?

Planlama su sekildedir, Mert calistigi sirkette hep ayni konumda sayip durmakta bir türlü yükselememektedir. Tatile dönüsü istifasini verip 10 veya en fazla 20 gün icinde Ebru'nun yanina tasinacak ve yeni ve iyi bir baslangic yapacagini ummaktadir.


Ay mekigi yolculari kalmasin

Mert'in cok esyasi yoktur. Evlenip tasinacagi icin esyalarin büyük kismini elden cikartmistir. Neredeyse tüm esyalari 2 valize sigmaktadir. Ebru ise son dakikaya kadar valize bir seyler tikistirmaya devam etmektedir. Kedilerini annesini biraktikran sonra tarifeli trenlerine binerler.

Ay'a yolculuk

Yapay yer cekimi ve yer cekimine karsi koymak artik sorun degil. Ah birde pahali olmasa!
Dünya ile Ay arasinda sürekli git gel yapan bu kücük mekikler ile Ay'a gidis 10 saat kadar sürüyor.
Yolculugun büyük bir kismi zaten hizlanip yavaslamak ile geciyor. Mekik icerisindeki yapay yer cekimi ve basinc sürekli olarak kademeli olarak azaltiliyor.

Mert: hayatim ayaga kalksana bi
Ebru: niye?
Mert: (önündeki ekrana bakarak) canim su anda yer cekimi %75
Ebru: (ayaga kalkar. hizlica) ayy askim ne tuhaf, ay basim döndü. Nasil hizli kalktim gördün mü?
Mert: Ben %50 olsun öyle kalkicam ayaga, tuvalete gidicem, orada zipliyacam biraz
Ebru: Manyak, ben de yapicam sen git. Cok güzel ya. Kendimi cok hafif hissediyorum.
Mert: Bu hayatimin en güzel, en özel ve en pahali tecrübesi. Herseyi denemek istiyorum.
Ebru: Ben de canim, belki ileride yine birikim yapar ve geliriz.
Mert: Hayatim biliyorsun, ikimiz de yillarca ancak bu kadar biriktirebildik. Para kazanmak ayri biriktirmek ayri zor.

Ay yüzerinde ilk gün

Ay mekigi acilan dev hangar kapisindan iceri girdikten sonra raylar üzerinde daha kücük bir hangar kapisina dogru ilerler. Bir kapi daha acilir ve anons duyulur.
-"Sayin yolcularimiz, yaklasik 30 dakika boyunca mekigimizin oldugu hangar hava ile doldurulacaktir. Lütfen esyalarinizi almak icin kalkmayin ve kemerlerinizi cözmeyin. Ay yüzeyindeki basinc ve agarlik kosullarina alincaya dek bas dönmesi, mide bulantisi ve kusma ile karsilasabilirsiniz. Ikaz isiklari sönünce, yeriniziden olabildigince yavas kalkin. Ziplamak tehlikeli ve yasaktir, ciddi yaralanmalara maruz kalabilirsiniz."


.
. (fanus otel anlatilacak)
.


Mars gemisi yolcusu kalmasin

Mars'a giden gemi Ay mekigi ile karsilastirilamayacak kadar muazzam ve büyüktür. Birinci sinif yolcu kabini, zenginlere her imkani sunmaktadir. Arkasinda Business, sonra Premium ve Ekonomi. Gemiye binerken bir cok arama ve taramadan gecirilip öyle binilebilmektedir bu Gezegenler arasi gemiye.

.
. (gemide teknisyenler ordan oraya kosarlar, kosturmaca vardir)
.

Mars'a inis

Anons
-Sayin yolcularimiz, sizin güvenliginiz bizim en büyük önceligimizdir. Inis saatimiz ve yerimiz GMT 18:00 yerel dünya saati ile 7. merkez hava alani olarak belirlenmisti, fakat bir güvenlik önlemi olarak acil inis gerceklestirecegiz. Tekrar ediyorum bu acil durum degildir, güvenlik maksatli inistir. Inis saatimiz 16:20 yerel dünya saati ile Mega 10 Hotel'in hava alanina inis yapacagiz.


Mega 10 Hotel: Dünya'da duymussunuzdur 5 yildizli otelleri veya 7 yildizli. Iste burasi tam 10 yildizli bir hotel. Kendisine ait bir hava alani bile var. Buraya paraya, para demeyenler geliyor. Geriye kalanlar sadece, isimlerini ve resimlerini biliyor. Etrafinizda size hizmet eden insana benzeyen kisa boylu robotlarla dolu.

.
.(Mega 10 Hotel inis islemi basariyla gerceklesti)
.

Anons
-Sayin yolcularimizin dikkatine lütfen esyalarinizi yaniniza almayi unutmayiniz. Size verilen talimatlara uyunuz. Mümkün olan en kisa sürede mekikler ile otellerinize aktarilacaksiniz. Verdigimiz rahatsizliktan daolayi siz sayin yocularimizdan özür dileriz.

Mert: Ebru bu oteli icerden görecegini hic tahmin eder miydin?
Ebru: Ay inanmiyorum. Insallah iceriyi gezmemize izin verirler.
Mert: Hic sanmam, hemen ilk mekikle bizi sutlayacaklar.

Anons: Birinci sinif ve Business yolcularinin dikkatine. Mega 10 Hotel siz degerli yolcularimiza mekik gelene kadar beklemek ve dinlemek üzere Karantina 1, 2, 3 ve 4 numarali bekleme odalarini ayirmistir. Mekik transferleri, takribi 2 saat icinde gerceklesecektir.

Mert: Gördün mü, sanki hastalikliyiz. Beklemek icin bile karantina bölgesine aliyorlar
Ebru: Haklisin, ben de gezeriz diye umuyordum.

Anons
-Premisum yolcularimin dikkatine. Mega 10 Hotel sizleri mekiginiz gelene kadar 5 numarali karantina odasinda agirlayacaktir.

Ebru: Tüm karantina odalari aynidir ama ekonomi yolcusu olunca en son rakami veriyorlar illa
Mert: sanirim zengin ve fakir hic yan yana gelsin istemiyorlar (gülümseyerek)

Anons
-Ekonomi yolcularinin dikkatine Mega 10 Hotel sizleri mekiginiz gelene kadar 6, 7 ve 8 numarali karantina odalarinda agirlayacaktir.

Ebru: hayatim biz en son odaya gidelim, orasi en bos olanidir. 
Mert: dogru söylüyorsun, acele etmeyelim hic. Sakin olsun, kafa dinleyelim.
Ebru: askim aa minik robotlar geldi bak, onlar mi götürecek bizi?
Mert: gördüm, sorariz simdi gelene. Heyy robot bakar misin?
Bot2129: Hosgeldiniz, mekiginiz gelinceye kadar size hizmet edecegiz. Ekonomi yolculari Karantina 6, 7 ve 8 bölümlerinde agirlanacaktir. Lütfen esyalarinizi yaniniza alin. Hazir olunca size yolu gösterecegim.
Mert: biz Karantina 8'e gitmek istiyoruz. Kafa dinlemek icin, az insan olan yer istiyoruz.
Bot2129: Karantina odalari sinirli sayida insan alabilmektedir size en az insan olan odayi ayirmam icin lütfen diger karantina odalarinin dolmasin beklememe müsaade edin.
Mert: Hic problem degil, en son olarak bizi alabilirsin.

Karantina 8
Bot2129: Beklediginiz icin tesekkür ederim. Karantina 1'den 8'e kadar tüm odalar dolmustur ve mühürlenmistir. Burada olan yolcularla maalesef güvenlik kurallarimiz geregi fiziksel iletisim kuramazsiniz. Sizi Karantina 8 odasinda agarlayacagiz. Oda da siz dahil 79 kisi bulunmaktadir.

Ebru: tesekkür ederiz Bot, bu iyiligini hic unutmayacagiz.
Bot2129: Size her zaman yardim etmek benim görevim.
Mert: bot, normalde kac kisi aliyor bu karantina odalari?
Bot2129: Her oda en fazla 60 insan alabilir, ama özel durumlarda 100-150 kisi kadar kullanabilir.

Karantina 8 kapilar yeniden aciliyor

Bot2129 yaninda 50li yaslarda bir kadinla gelir. Kadin bota itiraz edip, birseyler izah etmeye calismaktadir.
Mert: Askim, bize bu robot 79 kisi demedi mi?
Ebru: hayatim acaba baska odadan mi, getirdiler?
Mert: olabilir, ama hani baska odalara erisim yoktu?
Ebru: bilmem, belkli bizden sonraya kalmistir.
Mert: dogru, ya ben bu kadini gördüm sanki bi yerde
Ebru: yalniz kadinin hic esyasi yok
Mert: ya bu bizim sirketin sahibi Madam Heiberg.
Ebru: o kadin öldü be canim
Mert: ama nasil benziyor, yuhhh aynisi, ohaaaaa yeminle, tövbeler olsun

Mert birden tüyleri ürpermis ve korkmus ama ayni zamanda emin olmak icin duyulacak bir sesle bagarmaya karar verir. Eger o degilse zaten kimse bakmayacak ve yanilmis gibi yapip, gecistirecektir. Hizlica ve daha fazla üzerine düsünmeden. "Madam Heidberg!!!"

Madam Heidberg ismini duyar ve o yöne dogru bakar. Kisa bir duraksamadan sonra hizlica Mert'in oldugu yöne dogru yürümeye baslar.

Madam Heiberg kimdir? Madam Heiberg, HB holdingin kurucusudur. Dünyanin en zengin insanlari arasindadir. Ise aldiklari insanlarla, isleyisi ögrenmelerini saglamak icin ilk 2 seneyi ayni ofiste gecirme prensibine sahiptir. Böylece herkesin kendi gibi düsünmesini ve hareket etmesini beklemektedir. Mert'lede 2 sene kadar ayni ofiste calismistir. O zamanlar madam Heiberg 60 yasina yeni girmisti. Dogum gününe Mert'i de evine davet etmisti. bay ve bayan Heiberg kendisine sarap ve peynir ikram etmis ve bu sirada Mert'in kulagina hafifce egilerek "en iyi calisanlarimdan birisin" demisti. Ofisler ayrildiktan sonra kendisini pek gören olmamisti zaten 76 yasinda evinde ölü bulunmustu. Tüm medyalarda haber olmustu. Mert son 15 senedir görmemis olsa da üzülmüstü,

Madam Heiberg: sen, sen, adin Mart miydi ?
Mert: Mert, ben ama
Madam Heiberg: evet Mert, tabii ya Türkiyelisin sen, 2 sene beraber calistim. Bilisim calisaniydin.
Mert: evet madam, ama ben sizi afedersiniz ama öldünüz diye biliyorum.
Madam Heiberg: (hafif alayci) ölmüs müyüm?
Ebru: medya yine yalan haber yapmis demek!
Mert: ama tüm dünyada cikti, hic görmedim sizi yillardir
Madam Heiberg: bu genc bayani dinle Mert
Mert: ama nasil hic yaslanmadiniz?
Madam Heidberg: cok uzun bir hikaye, ve sonu mutlu bitmeyecek galiba
Ebru: niye öyle diyorsunuz, gayet dinc ve sagliklisiniz.
Madam Heiberg: hayir genc bayan ölüyorum, c2ne virüsü kaptim

Ebru hafif afallar c2ne cinsel yolla bulasan bir hastaliktir. Cogu insan bu virüsten etkilenmese de bazi kisler bu hastaliga karsi alerji gelistirmekte ve 1, 2 aylik süre icerisinde kendi vücutlari kendileri ile savasip ölmektedir.

Ebru: cok gecmis olsun, cok üzüldüm
Madam Heiberg: sagol kizim, Mert bu güzel bayan neyin?
Mert: esim
Madam Heiberg: Ebru hanim, esinizi biraz ödünc alip is konussam kizmazsiniz benim gibi yasli bi kadina umarim.
Ebru: yo yo, lütfen ben de yol yorgunuyum zaten kenarda mekik gelene kadar kestiririm. Canim sen beni mekik gelince uyandir lütfen.
Mert: tabii ki canim
Ebru: madam Heiberg cok memnum oldun, umarim hersey istedigniz gibi olur.

Ebru gittikten sonra madam Heiberg Mert'in koluna girerek bos olan bir alana götürür.

Madam Heiberg: Mert benim buradan cikmam lazim
Mert: mekik gelecek 1, 2 saate diyorlardi.
Madam Heiberg: ne mekigi?
Mert: Iste bizi Dünya'dan getiren gemi ariza yapnica buraya indik ya? (derken farkeder) siz degil mi?
Madam Heiberg: öyle mi oldu? o yüzden mi bu kadar cok insan var?
Mert (olayin aslini ögrenmek icin) sizin gemide mi, acil inis yapti? ben tek gemi var sandim.
Madam Heiberg: hayir, ben gemide degildim. Mega 10 hotelde kaliyordum. yaklasik 10 gün önce belirtiler basladi bugün c2ne teshisi kondu bana.
Mert (yine olayin aslini ögrenmek icin) esinizden mi? bay Heidberg ?
Madam Heiberg: hayir canim o öleli 7 seneyi geciyor.
Mert: özür dilerim, bilmiyordum. Özel hayatinizi irdeledigim icin affedin.
Madam Heiberg: ben hep capkindim Mert ama bu son, sonum olabilir. Beni buradan cikart.
Mert: Nasil? zaten mekik geliyor, siz de binmeyecek misiniz?
Madam Heiberg: o aptal robot beni buraya baska yer olmadigi icin getirdi. Ben gercekten karantina altindayim.
Mert: (gecistirme maksatli) anliyorum, benim de pek yapabilecegim bir sey yok. Bu oda da ben de  kilitliyim madam Heiberg.
Madam Heiberg: lütfen bana bir daha madam Heiberg deme.
Mert: peki, ne demem lazim?
Madam Heiberg: (kisa bir süre düsündükten sonra) madam .....  sadece madam de
Mert: tamam madam
Madam: ne kadar kazaniyorsun su anda?
Mert: (hafif saskin) yaklasik ayda 3000 ulusal para
Madam: beni buradan cikartirsan sana hemen 20.000 para transfer ederim.
Mert: (saskin ve fiyattan etkilenmis bir bicimde) anladim, ama nasil
Madam: telefonunu verir misin, lütfen kullanim yetkisi ile
Mert; (pek anlam veremez ama hafif cekinerek, telefona yeni kullanici giris izni verir) buyrun madam
Madam: (biyometrik girisini yapar ve banka hesabina giris yaptigi bellidir) Mert lütfen hesabini söyler misin?
Mert: (para gelecegini hissetmis ve hevesli bir sekilde) ee sey 20-13-11-09mert2450tr
Madam: lütfen banka hesabini kontrol eder misin?
Mert: ne yaptiniz ki? (bu sirada hesabina bakar ve bakiye 10.300'tür) para mi, gönderdiniz bana?
Madam: eger beni buradan cikartirsan bir 10.000 daha hemen havale edicem.

Bu kadar parayi bir anda hesabinda gören Mert afallamistir. Zamaninida cektigi yokluk ve para kazanmanin zorlugu, issiz gececek günleri, eskiden yaptigi seyleri düsününce, Mert'in böyle seyleri yapmaya yetecek cesareti ve güveni vardir. Geri kalan 10.000i de almak icin söyle bir etrafina bakinmaya kafasinda planlar cizmeye baslar. 

Mert: cömertliginiz icin cok tesekkür ederim madam, ben bir etrafa bakinayim
Madam: bir planin mi, var?
Mert: yok ama üzerinde calisiyorum, siz oturun ben yaniniza gelicem.

Etrafta gezinmeye baslayan Mert hemen analitik düsünmeye baslar. Burasi sonucta zenginlere yönelik bir oteldir. Eldeki verileri hesaba katar. Bu kadar insani ancak karantina odalarinda izole edebilirler. Kimsenin buradan cikip ortak alanlara gecmesine izin vermiyorlar. Ayrica bir an önce herkesi göndermek istiyorlar, madam haric. Ama madami bile koyacak yerleri yok. Bunlarin madam ile dertleri ney? Bu sirada Karantina 1, 2, 3, 4 ün kapilari acilmistir.

Anons
-Lütfen sizi bekleyen shuttle mekiklere dogru hareket ediniz.

Anlasilan o ki herkesi hizlica sepetliyorlar. Zenginlere ayri bir mekik gelmedi. Bir sonraki sefere herkesi almis olurlar.

Mert madamin yanina dogru gider, kafasinda plani kurmustur.

Mert: madam, tam olarak sizi burada neden tuttuklarini ve göndermek istememelerini anlamiyorum fakat sizinde bir sekilde burada cikartilmak istedigini görüyorum.
Madam: evet benim durumum özel, henüz bir planlari yok anlasilan.
Mert: demin ilk 4 karantina odasini bosalttilar, karma olarak mekiklere bindirdiler. Demek ki bir sonraki sefere gelen mekiklerede karisik binicez. Bosaltilan salonlari robotlar dezenfekte ediyorlar. Tahminimce 5-10 dakika icinde bizi de alirlar, sizide bosalan odaya alacaklar. Tam bu sirada bir karisiklik cikartmaliyiz.
Madam: emin misin, ise yarayacagina?
Mert: Eger karisiklik dozunu iyi ayarlarsak, olabilir.
Madam: bana da, anlatacak misin?
Mert: Bosaltma baslayinca, kagitlarin oldugu cöpte kücük bir yangin cikaricam
Madam: tamam
Mert: Sonra dumani ilk farkeden benmisim gibi hemen üzerine dikkatli bir sekilde su dökücem. Atesi söndürmeyecek, yanlardan dökücem suyu daha cok duman cikmasi icin. Böylece bosaltma tahliyeye dönecek. Hemen 10 numarali odayi kapatacaklar.
Madam: bu neye yarayacak, yani sonra
Mert: Sonrasi daha basit, insan faktörü. Salona gecince anahtar kelimeleri söyleyecegim. Bizi buradan deyim yerindeyse aninda sepetleyecekler. Yangina ilk müdahele eden Botlardan birisinin yanina gidip ortami iyice kizistiracagim...

Mert ilk gelen botlardan birisine "Yangina ilk müdaheleyi ben yaptim, bir grup insan oralara dogru gidip duruyordu. Haber ver birisi cöpü bilerek yakti. Sabotaj var..."

Botun bu bilgiyi hemen üst makamlarina iletmesininden ardindan 5, 6 ve 7 numarali kapilar hemen acilmistir.

Anons
-Bu bir tatbikat degildir, Karantina odalarindan tahliye islemi baslamistir. Lütfen cok acil olarak mekiklere ilerleyin.

Plan ise yaramistir, tehlikte sebebiyle gözleri kimseyi görmeyen güvenlikciler, botlar vasitasiyla herkesi hizlica mekiklere yönlendirirler.  

. (kendi otellerine dönme)

Madam: Mert hayatimi kurtardin, o canilerin bana ne yapacagini tahmin bile edemiyorum.
Ebru: caniler, onlardan hersey beklenir. Iyiki size rastladik.
Madam: hayir, ben iyiki Mert'e rastladim.
Mert: rica ederim Madam ne demek
Madam: cocuklar sizin de balayinizida zehir ettim.
Ebru: tam aksine madam Heiberg, cömertliginiz sayesinde bize cok güzel bir dügün hediyesi verdiniz.
Mert: evet Madam, bir cok ihtiyacimizi görecek bu yardiminiz.
Madam: Yinede benim icin tehlikeye girdiniz.
Ebru: Inanin, yasadigimiz zorluklarin karsisinda bunlar siradan kalir, degil mi, Mert!?
Mert: evet Madam, büyütülecek bir sey yok.

Madamin kacis planlari henüz bitmedigi icin akillica bir tesekkürle yeni istegini dile getirir, Mert'te ayni sekilde para istedigini...

Madam: cocuklar, ah cocuklar. Hersey icin cok tesekkür ederim, yolun bundan sonrasini ben halletmeye calisagim yinede. Artik Mert'in baska risk almasini göze alamam.
Mert: baska risk, dediginiz nedir?
Madam: Buradan Dünya'ya oradan da baska bir Dünya'ya gecicem.
Ebru: Mert ne güne duruyor?
Mert: Evet Madam, cömertliginizi gösterdiniz. Siz benim icin her zaman cok cömert bir is veren olmussunuzdur zaten.
Madam: Eger buradan Dünya'ya gecebilecegim bir arac ayarlayan bulursan onlara 40.000 ulusal para ödeyebilecegimi söyler misin?
Ebru: 40.000 bin mi?
Mert: Madam kusura bakmayin, bu iside ben devralmak istiyorum.
Madam: Seni artik zora sokmak istemiyorum Mert, lütfen.
Mert: Ebru'cum siz Madam Heiberg ile odaya cikip dinlenin lütfen, ben neler yapabilecegime bir bakayim, etrafa bakinayim.

. (madam Mert ve Ebru ile dünyaya gidiyor)

Ebru ve Mert Dünya'ya indikten sonra Madamin neyin pesinde oldugunu anlayamamislardir hem merak hem de para hirslarindan dolayi pesinden ayrilmazlar. Madam Heiberg kimseye güvenemekte Mert'in is bitirici yanindan dolayi sürekli daha gitmesi gereken yerler oldugugundan yakinmaktadir.

Ebru: Canim, bu paralar ile yeni bir eve tasinabiliriz, hem sen de o is yerine artik kesinlikle istifani ver.
Mert: Benim de icimden gecenler öyle ama, sanki daha Madam bizi paraya bogacakmis gibi hissediyorum.
Ebru: Bu kadin neyin pesinde acaba?
Mert; Bilmiyorum ama ögrenmek istiyorum.
Ebru: Konussana, sürekli, hem isim var hem de cocuklar artik sizi riske atamam diyor. Neyin pesinde acaba?
Mert: Hem neyin pesinde, hem de ne kadar ödeme yapar?
Ebru: Mert böyle basit seyler icin baskasina gitmesine izin verme.
Mert: Anlamiyor kadin, para ne kadar zor kazaniliyor. Bir günde harcadigini biz bir senede kazanamiyoruz
Ebru: Benim yanimda rahat konusamiyor, sen yanina git yalniz konusun.
Mert: Evet, senden cekiniyor. Tamam en iyisi ben hazirim mesaji vermek.
Ebru: Ne yapacaksin?
Mert: Odasina telefon acip, özel konusalim mi diye soracagim.
Ebru: Iyi fikir, neden direkt gitmiyorsun?
Mert: Hazir oldugumu iyice anlasin

.(telefon görüsmesi yaparlar)

Kapi calinir
Mert: Madam, benim Mert. Müsaitseniz gelebilir miyim?
Madam: Lütfen gel, iceri gec.
Mert: Biliyor musunuz, bilmiyorum ama ben halen ofiste calisiyorum.
Madam: evet
Mert: Sirkette hic yükselemedim, maasim hic artmadi. Yanlis anlamayin, sizden mevki veya zam istemek icin anlatmiyorum.
Madam: zaten istesende yardimci olamam, sirket artik benim degil.
Mert: Öyle mi? Bilmiyordum. Demek satildi.
Madam: Uzun hikaye bu.
Mert: Ben de onun icin geldim, artik calisarak kazanc elde edilmiyor, eger bu yolculuk hikayenizi bana anlatirsaniz yardimci olmak hem de kendime kazanc elde etmek istiyorum.
Madam: Sen yeni evli bir adamsin, bana zaten düsündügünden cok daha fazla yardimci oldun, senden daha fazlasini istemek hem sana hem de Ebru'ya haksizlik olur.
Mert: Ebru'da size yardimci olmami istiyor, Hem madden hem manevi.
Madam: Ama bundan sonrasi gercekten tehlikeli.
Mert: Bundan öncesi icinde ayni seyi söylemistiniz, sonuctan memnun degil misiniz?
Madam: Hayir, hayir lütfen beni yanlis anlama. Sen rastlayabilecegim en dogru kisiydin ve halen inanamiyorum ama hepsini mükemmel sekilde yaptin.
Mert: O zaman yeni planlariniza, beni de, bizi de dahil edin.
Madam: Baska bir gezegene gitmem gerekiyor ve korkarim Ebru bunu istemeyecektir.
Mert: Siz anlatin lütfen
Madam: (cok kisik bir sesle) Yeniden Dogus gezegenine gitmem lazim.
Mert: Yeniden Dogus gezegeni mi?
Madam: Iste bu yüzden Mert, Ebru ile senin oraya gitmen olanaksiz.
Mert: Yanlsi biliyorsam düzeltin, o gezegende yasam yok, yasayasak ortam yok hatta bir üs bile yok.
Madam: öyle, öyle, iste (sorar bir tavirda ve tereddürlü bitirdi lafini)
Mert: Madam yardim edebilmem icin herseyi bana anlatir misiniz, lütfen? Asil risk konusmamak, saklamak. Karantina'dan beri bir sey sormadim, anlatmadiniz ama artik anlatsaniz?
Madam: Haklisin, cok haklisin, sana anlatmam lazimdi.
Mert: Lütfen dinliyorum, mümkünse en basindan.
Madam: Cok zor olacak ama hersey ölmemle basladi?
Mert: Ölmenizle mi?
Madam: (hafifce gülümseyerek) Gercekten ölmemle degil, ölüm haberlerimle. Yaslaniyordum her gecen gün ve bir gün ölecegimi biliyordum. Bir gün birileri kapimi caldi ve bana Yeniden Dogus gezeninden bahsetti.
Mert: Rivayetler duymustum Yeniden Dogus insana ölümsüzlük veriyormus diye ama bunlara inanmamistim.
Madam: Inanmamakta haklisin, ama bazi kisimlari dogru?
Mert: Nasil?
Madam: Gezegen yasama uygun degil, atmosferi zehirli, cok sicak, her yeri kayniyor ama, amasi var
Mert: Amasi nedir, lütfen anlatin
Madam: Bilim adamlari iyice incelediklerinde gezegenin bir yer alti sehri oldugunu kesfettiler. Uzun incelemeler sonucunda hic birsey elde edemediler. Döndüklerinde meslektaslari onlarin ne kadar genc ve dinamik göründükleri haric.
Mert: Nasil yani?
Madam: Orasi nasil oluyor bilmiyorum ama orada kaldigin yillar boyunca yaslanmiyorsun, aksine genclesiyorsun. Mesela 5 sene orada yasayinca oradan 10, 15 hatta 20 sene daha genc cikiyorsun. Ne kadar uzun kalirsan o kadar daha hizli genclesiyorsun.
Mert: Duyduklarima inanamiyorum, bu gercek mi?
Madam: Evet, evet ama bilmedigin seyler, hesaba katmadigin seylerde var.
Mert: Sihir gibi, saka gibi, ne güzel, ne harika.
Madam: Öyleydi bir zamana kadar, ama daha sonra hersey degisti. Sürekli zenginler, devlet baskanlari, ünlüler geldikce dolmaya basladi. Sonunda artik o kadar cok devlet baskani ve zengin olunca isler cigrindan cikti. Kendilerine ait yönetim olustu, dünyaya gidip baskanlik yapip, geri gelip orada devam ettiler.
Mert: El mi koydular yönetime?
Madam: Hayir daha cok, Dünya'da yetki bizde, burasida Dünya'ya bagli bir yer gezegen diye ilan ettiler. Önemli gördükleri insanlari doldurmaya basladilar. Ülkeler kendi aralarinda paylasmaya, sinirlar cizmeye basladilar. Sonra burayi sanki Dünya'nin asil yönetim merkezizmis gibi etrafini silahlandirdilar. Kimsenin girip cikamadigi, kendilerine ait bir tesismis gibi kendi önemli insanlariyla, aileleriyle, bilim adamlariyla doldurdular. Önce ünlüler, sonra da benim gibi sadece zengin olanlari atmak icin bahaneler buldular. Hastaligimi bahane edip beni de gönderdiler.

.(Yeniden Dogus'a gidis)

2. KISIM Yeniden Ölüm
. (burasi neresi)
. (normal olmayan seyler var, kim insa etti burayi)

.()

xxx


2018-08-23

Kisa hikaye - benzin ibresi

Amerika'da yasadigim zamanlarda yaklasik 20 yasinda bir araba almistim. Sahibi yillarca, hep bos depo kullanmis. Böyle insanlar da var. Ne kadar yol gidecekse o kadar deposunu dolduran. Arabanin arkasinda kücük bir yedek benzin tanki ile gezen. Arabayi aldiktan hemen sonra depoyu doldurdum. Zaten galonu $2.25 toplam $28 filan tuttu. Ama depo o kadar uzun zaman bos kalmiski, ibre yerinden oynamadi. Bu sekilde yaklasik 6 ay sonra filan ibre yavas yavas yükselmeye basladi. Arabayi 2 sene kadar kullandim. Her doldur bosaltta ibre biraz daha oynadi derken sattigimda ibre tekrar calisiyordu.

2017-09-17

Bes Kardes

Yil seksenlerin sonu, terör olaylarinin arttigi yillar. Mehmet, Tuna, Fatih, Yildirim ve Iman ayni köyün cocuklaridir. Yaslari gelmis, hepsi er ocagina cagrilmistir.

Bu sirada askeriyede Haldun komutan bir istihbarat almistir. Karadenize yakin bir evin örgüt icin kullanildigi bilgisi gelmistir. Bu acemi 5 askeri yanina alarak operasyon düzenlenmis, evde cikan catismada terörist unsurlar etkisiz hale getirilmistir. Edinilen bilgiye göre ev bulundugu yer itibariyle gözlem icin kullanilmaktadir. Dagin eteginde ve köyün tüm manzarasi evin ön cehpesindeki pencereden izlenebilmektedir.

Ortalik karismaktadir, Haldun komutanin birlik icinde ihanet edenler oldugundan süphelenmektedir. Bu 5 er arkadasa bu evde kalma talimatini verir, Iman haric.
Iman'in evde kalmaktan cok erzak ve istihbarat tasimak icin görevlendirir.

Haldun komutan bu görevi gizli tutma karari alir. Hem askerlerine, hem de el degmemis bu köye birsey olmasini istememektedir. Aradan gecen 2-3 ay gibi bir süre sonunda Iman, köy yolu dönüsü bir saldiriya ugrar. Havanin da kararmasiyla, hafif yarali bir bicimde olay yerinden kacmayi basarir.

Hemen komutanina ulasir, durumu aktarir. Haldun komutan yanina güvendigi askerlerini de alarak bir gece operasyonu baslatir. Hizlica köy evine baskin yapilir.
Baskin basarili ile sonuclanir. Tüm terör unsurlari etkisiz hale getirilmistir.

Sehitler: Mehmet, Tuna, Fatih ve Yildirim. Son yolculuklarina, Iman'in kullandigi askeri arac ile köyüne gönderilmistir. Bu sirada su dialog yasanir. Komutan Haldun, er Iman'a

-Oglum artik dönme, seni askerligini yapti sayiyorum. Özel görev deriz, gazi deriz. Bitti artik senin görevin.
Ama Iman 3 gün sonra kislaya geri döner ve Haldun komutanini bulur. Komutan saskin ve sessiz bir sekilde gel evime konusalim der.
Cay icilir, yoldan gelen Iman acikmistir diye Haldun komutan sanki aksam yemegi yememis gibi hadi hanim aksam yemegini hazirla saat kac oldu bu saatemi kalinir diye hayiflanir. Iman pek sehir adetini bilmedigi icin bir yandan da sevinir iyiki gec kalmistir. Cünkü Iman yoldan geldim acim diyemeyecek bir cocuktur.

Yemek yenirken Iman:

-Komutanim, askerligimi bitirmeyin. Nöbete ben devam edeyim der.

-Oglum o harabenin yikilmasi en iyisi, zaten belediyede orasi tarla olarak gözüküyor.

-Komutanim benim kalacak bir yerim yok, ben köye dönemem.

-Niyeymis o ?

-Arkadaslarimi topraga verirken analarimin yüzüne bakamadim. Ben sehit olamadim komutanim. Onlari defnederken anam hep ogullarim diye agladi. Anam 4 oglunu kaybetti ben ise 4 anami kaybettim. Yalvarrim komutanim beni köyüme göndermeyin.

-Aslan evladim. Bak bunlarin hepsi, zamanla asilir. zZman herseyin tedavisidir. Zaten senin askerlik islemlerini onayladim köye gittiginde, artik dönmezsin diye ayni güne tüm evraklari yetistirdik. Git analarina sahip cik.

-Komutanim o zaman beni sivil göreve verin. Yiktirmayin o evi. Ben icinde kaldigim sürece size gelir sürekli istihbarat veririm.

-Oglum bu israrini anlamiyorum. Arkadaslarin sehit düstü o evde tek basina akil sagligini kaybedersin.

-Komutanim bir eriniz, bir evladiniz isem, boynum bükük halde beni köye göndermeyin. Asil köyde 4 kardesini 4 anasini kaybetmis biri olarak duramam.

-Hele sabah olsun etraflica konusalim bir bakalim.

-Komutanim ben kapinizda da yatarim. Yeterki bir daha konusalim.

Sofra toplanir cay icilir, Aksamdan, geceye döner gün. Haldun komutan ayak yoluna gitmis, orada da bir sigara yakmsitir. Bu sirada Iman salonda kanepenin üstünde yorgunluktan ve uykusuzluktan sizmistir.

Haldun komutan dikkatlice hic bic yeri acikta kalmayacak sekilde Iman'in üstünü örter. Aman yinede üsür diye sobayida sabaha kadar odunla besleyecektir.

Gece boyunca Haldun komutan karisiyla, sessiz sessiz durumu konusmus, yine sessiz sessiz aglamistir.

Sabah Iman özürün biri bin para, uyuya kaldigini yoksa baska yerde yatacagini söyler.

Haldun komutan oglum zaten göndermezdim. Zaten nerede kalacaktin der....

Asker Iman susar.

Haldun komutan anlarki yatacak yeri yoktur aslinda. Bir daha sorar nerde kalacaktin?

Ses yok, Iman'in kafasi öne egik. Gözleri yere bakar, bugulanir.

Haldun komutan buguyu dagitan, hafif yüksek bir sesle evinde kalacaksin der.

Iman anlamamistir. Köyü kastettigini sanar. Sesini titretmeden konusmak icin zor tutunur.

Haldun komutan akilli adamdir, evladinin neyi kastettigini anlamadigini farkeder ve gizli görevinde kalacagin dag evinde der.

Iman heyecandan komutana sarilir gibi olur, bir an yaptiginin farkina varir  kivrak bir hareketle hemen eline öper komutanim.

Haldun komutan bozuntuya vermez, sarilmaya kaldigi yerden devam edilir. Bu hareket birazda hosuna gider.

-Ben evladimi sokakta birakacak degilim ya der.

Haldun komutan Iman'i bizzat kendisi ertesi aksam dag evine görürür. Anlatir nasil olacagini.

-Artik sen buradaki sivil askerimsin . Benim gözüm olacaksin. Ne olup bittigini bana anlataksin. Sürekli kontröle gelicem, gelirkende mühimmat getiricem der.

Mühimmattan kasti Haldun komutanin yiyecek, isinacak ve cesitli erzaktir. Iman ise bunun halen görev oldugunu sanmaktadir, ve kendine askeri mühimmat gelecek sanmaktadir.
Görevi hemen kabul eder, tamam komutanim der. Haldun komutan yine anlamistir, Iman'in bunu gizli görev sandigini. Ama hic aksamadan tamam oglum simdi gidiyorum, sen yerles. Haftaya yine gelirim sen bana en iyisi, her günü rapor eden bir dosya hazirla der.

Haldun komutan kapiya cikar bir sigara yakar, manzarayi izler. Iman'in topallamadan yürümeye calistigini da tam bu sirada farkeder.

Haldun komutan kislaya geri döndügünde kafasinda bir sürü sey vardir. Ama bunlardan hic birisi askeri kislaya pusu kurulacagina ait degildir. Gök gürültüsi gibi bir patlama sesini duymustur.

Bir hafta sonra uyandiginda sorduklarinda ise patlama sesini dahi duymadigini söyler. Onlarca yarali ve sehit vardir, ayni hastanede yatan.

Ziyaret üstüne ziyaret gelir. Komutanlar, belediye baskanlari, bakanlar....

Derken gecenin bir yarisi farkina varir 1 hafta gecmistir. Sabahi 4 gözle beklemektedir cünkü Iman'i unutmustur.

Sabah 6 gibi haber vermeksizin emir erini alir ve oglum isimiz var hemen cikiyoruz deyip cikarlar hastaneden.

Iman'i ziyarete gitmistir. Gazi komutan. Kendiside zor yürümektedir ama Iman'la ayni sartlarda görüsecegi icin icinde buruk bir mutluluk vardir.

Köy evine zorla ulasirlar. Kar tüm yollari kaplamistir. Son kilometreyi neredeyse yürüyerek tamamlamislardir. Haldun komutan cok bitkin düsmüstür. Kapiyi calarlar ama acan olmaz.

Haldun komutan bir anda korkup kapiya omuz atar. Kapi zaten catismalardan iyice cürümüstür. Icerideki manzarayi görür dehset, kaygi üzüntü hepsi birden cöker Haldun komutanin omuzlarina.

Iman neredeyse donmak üzeredir. Artik sayiklamaya baslamistir. Masanin üstünde kagitlar üst üste konulmus ve en üst sayfaya kalinca "Dosya" diye yazilmistir.

Belliki koyacak dosya yok diye Iman güzel gözükmesi icin ilk sayfayi eliyle süsleyerek yapmistir.

Haldun komutan askere cabuk su sobayi yak der.

-Nasil komutanim?

-Oglum su sandalyeyi, yak masayi yak, gerekirse evi yak, evladim donuyor, hadiii oyalanma!

-Emredersiniz komutanim!

Haldun komutan sayiklamakta olan Iman'in yatagina girer. Bir babanin ogluna sarildigi gibi onu gögsüne yatirir.

Bir yandan da olanlari anlatir evladina.
Iman'in gözünü acamamaktadir. Sürekli rapor verir ama.

-Komutanim cig düstü ama yollari actim, komutanim cig düstü ama ben karlari süpürdüm, komutanim ben yaptim....mmmmmhh  yaptim, ben,...

Haldun komutan sanki basi agriyormus gibi yaparak gözlerine gizlice silerken ve babacan bir sesle:

-Oglum kusura bakma gelemedim, pusu kurmus serefsizler 1 haftadir kendime degildim. Dosyani okudum herseyi yazmissin. Cok isime yarayacak bunlar benim. Hepsini okudum oglum hepsini okudum. Aferin oglum yollar tertemizdi. Görevini yaptin oglum. Aslanim senin sayende hepimiz huzurluyuz.

(Haldun komutan iyice halsiz düsmeye baslar, Cümleler agrilaridindan agzindan zor dökülmeye baslamistir.)

Bu arada emir eri, en cok cürüdügünü düsündügü sandayleyi, coktan yakmistir. Soba sicagi herkesin alnina vurmustur.

Haldun komutanin ayakta duracak hali kalmamistir. Oglum hadi biz geri dönelim der. Anlamistir daha fazla duramayacagini.

Kapiya dogru yol alirken Haldun komutan
-Aslan evladim simdi gitmem lazim, sana arkadaslarini yollayacam hic merak etme sen.
Sen dinlenmene bak aslanim diyerek, birlikte geldigi erine sarilarak oradan cikarlar.

Arabaya bindiklerinde Haldun komutan askere olanlari biraz degistirerek anlatir.
Iman'in da askeriyenin de bu durumun farkina varmasini istememektedir..

-Beni hastaneye birakir birakmaz seni eve yollayacam, ama sen eve gitmeyeceksin. Taner komutaninida alip buraya geleceksin ben size para vericem gidip erzak alacaksiniz. Ne eksik gördüysen o evde, alacaksiniz. Odun, kömür, canli tavuk, ... Ne lazimsa

-Emredersiniz komutanim

-Bu konuda kimseye bir sey anlatmayacaksin. Tamam mi asker

-Bas üstüne komutanim.

-Söz ver bana asker

-Asker sözü komutanim, yemin ederim komutanim. Bu konuda Taner komutanim haric kimseye birsey anlatmayacagim komutanim.

-Hayir evladim Taner komutaninada bir sey anlatma ben ona anlatirim.

-Tamam. Yemin ederim komutanim kimseye bir sey anlatmayacagim. Söz, yemin komutanim.

-Tamam, tamam. Inandim sana oglum, ben cok yorgunum gözlerimi kapaticam hastaneye gelince beni uyandir. Haaa bak bir de arkadaslarin veya meraklilar sorarsa dersin anasinin mezarina gittik dersin..

-Bas üstüne komutanim!

Haldun komutan sicacik arabanin icinde mayismis ve hastaneye varana kadar deliksiz uyumustur.
Hastaneye geldiklerine ise sanki anlamis gibi uyanmistir.

Taner komutan daha araba park edilirken, arabaya yanasmis. Cama vurup. Haldun pasa, Haldun pasa yine firarisin. Yakaladim seni diyerek sitem etmistir.

En yakin arkadasinin, neler yaptigini tahmin etmektedir ama neler oldugunu o da merak etmektedir.
Haldun komutan arabadan iner Taner'e sarilir.

-Ahhh kardesim ahhh.. Ölüyorduk yine kefeni yirttik.

-Söyleme böyle seyler lan!. Sana birsey olursa dayanamam, bak gözlerim doluyor aglatma lan beni..

-Yok yok turp gibiyim Elhamdülillah ben iyiyim, hele bi yalniz kalalim Iman'la ilgili anlatacaklarim var.

-Iman'a birsey mi oldu? Öldü mü?

-Yav yok korkma bir sey oldugu yok. Gel biraz issiza gidelim. Yanindan geliyorum.

-Sen bu halinle dag evine mi gittin? Eh be adam, eh be adam. Yuh desem az kalir.

-Yuhlama bosuna hic, iyiki gitmisim. Yoksa Iman bugünü cikartamazdi.

-Ne oldu be adam, anlat.

Haldun komutan olanlari, gördüklerini anlatir tek tek.
Taner zaten en iyi arkadasi, sirdasi, biricik dostudur. Aralarinda kisisel ve özel seyleri sayamazsak sir yoktur. Konuya hakimdir.

Haldun komutan

-Simdi sana Iman'a götürmen gerekenler icin bir liste siraliyicam cocuga bunlari ulastira-

-Dur sen simdi. Bu askeri ben devraliyorum, ben münasip bir dille ona herseyi anlaticam

-Ya Taner biliyorsun, benim o cocukla hikayemi, sakin birsey yapma-

-Haldun bi sus. Gidip yeni komutanim benim bana rapor vereceksin diyicem. Gerekli erzagi ben temin edicem, sorularin varsa bana sor. Eksiklerin varsa bana söyle gizli görev devam ediyor. Ha birde raporu yazili degil sözlü alicam senden artik. Yazma diyicem.

-Baska?

-Baska bir sey demiyicem cünkü cok konusan, cok hata yapar. Yani senin hikayeni bozmayacam.

-Bu kadar mi?

-Oglum valla bu kadar lan. Merak etme zaten uzun konusursam süphelenir.

-Güveniyorum sana

-Hic merak etme, ama sen simdi git odana cik, ben hemen yola cikicam

-Ciddi misin?

-Söz kardesim, valla bak hemen yola cikicam. Yaa uf yemin ettirme bana, sevmiyorum yemin etmeyi.

-Ama ettin bak söz ben de odama cikicam.

-Hadi hadi hadi. Yolcu yolunda gerek. Pis herif söz verdirtme bana bir daha... Hadiii

-Tamam, tamam. Sana da hadii

Haldun komutan o gün fenalasinca apar topar Ankara'ya GATA'ya kaldirilmistir.

Taner komutan ise verdigi sözü tutmus ve bu oyunu hic bozmamistir.

..............................

Yaklasik 15 yil sonra.

..............................

Haldun komutan Ankara'da tedavisi boyunca kaldiginda tayinide Ankara'ya cikmistir. Bu arada bir cok devlet madalyalasi ve rütbe almistir. Taner'le olan diyaloglari iyice kesilmis aradaki mesafe sohbeti azaltsada özlemi azaltmamitir.

Haldun komutan sürekli ilk firsatta Taner'i ve dag evini ziyaret edecegini kendine ve ailesine söylesede hic firsat bulamamistir. O gün eve gidince ailesine huzursuz oldugunu ve 3 gün izin yapacagini ama bunun arkadas ziyareti olacagini, arkadaslarini cok özledigini münasip bir dille anlatmistir.
Aileden kimse itiraz etmez, koca cinar, coktan bir tatili hak etmistir.

................................

Ertesi hafta Haldun yarbay Taner binbasini arayarak, ziyaret etmek istedigini ve bu aralar müsait olup olmadigini sorar.
Taner binbasi her zaman müsait oldugunu ve artik gelmesi gerektigini sitemli olarak söyler telefonu kapatir.

Ayni günün aksami bir askeri araba park alanina gelir. Taner binbasi arabanin giris yaptigini görür,

Icine dogmustur. Cama yanasir icerisinde Haldun yarbay.

-Ya biliyordum bunu yapacagini, vallaha billaha biliyordum.

-Bak yine yemin ediyosun

-Ya bu sayilmaz

-Arkadas isine geleni saymiyorsun, olmaz böyle, oyuncak mi bu yemin

-Ya uf uzatma, ben ayiriyorum onlari sayilanlar ve sayilmayanlar diye. Bu sayilmayanlardan.

-Hadi öyle olsun. Ee anlat neler oldu, bitti, neler kacirdim? Bir sürü sorum var.

-Cogu sey biraktigin gibi, neyi merak ediyorsun? Beni merak et, edeceksen.

-Niye senin neyin varmis?

-(Sapkayi cikartip eline alir) baksana sac kalmadi, kalanlarinda hepsi beyazladi.

-Kiyamam sana, cok mu yoruyorlar ?

-Yillar yordu Haldun'um, yillar, insanlar, görevler, sorumluluklar.

-Yarin mühim bir isin var mi? Ben 3 gün daha burdayim.

-Sen geldin ya senden mühim ne var? 3 gün ben de izin yapiyorum.

-Iznin var mi?

-Yok, ama forsum var, beni idare ederler. Personelim cok iyi, gözüm arkada kalmaz. Sen merak etme. Sabah olsun sana etrafi gezdiririm. Yenge nasil, cocuklar nasil?

-Ah iyi iyi hepsi iyi cok sükür, sen nasilsin, hanimin nasil?, oglun napti?

-Hanim emekli oldu, oglanda mühendis cikti, hic anlasamiyoruz. Ak dedigime kara diyor.

-E arkadas sende kara seylere niye ak diyorsun?

-Ya birak Allah'ini seversen bilmiyor musun, ufakken de, ben fener dedikce o bomcim derdi. Inat bu oglan inat, anaya cekmis.

-Hic bosuna yenge hanima suc atma, inadini senden almis.

-Düsündüm de haklisin galiba. (gülüsmeler)


Sabah 10:00 civari. Kislanin bahcesinde sigara icerlerken:

-Taner sahi köy evinde bir cocuk vardi kac sene oldu, ne oldu?

-Oldu ya, hem de cok sene oldu. Anlatmayacam ama, senin görmen gerek?

-Niye adam, ne olduda meraklandirma.

-Birlikte gidelim, hersey cok degisti Haldun yarbay. Gözünle gör.

-Yolda anlatirsin, ama bu sirada meraktan öldürme beni.


10:25 yola ciktilar

-(gülerek) Sayin yarbayim buralar cok degisti, gelisti

-(ciddi) sayin binbasim, mesela neler?

-her yer bina oldu, yalniz gitsen bulamazsin, ben bile zorlandim son siralar gitmeye.

-sen en son ne zaman ugradin?

-yillar oldu Haldun yillar. Ilk 2, 3 sene düzenli gidiyordum ama hersey cok degisti. Iman'la konustum artik görevin bittigini, isine gücüne bakmasini söyledim. Ona buradan bir is ayarladik.

-Hayrola, ne isi?

-Biraz zorlayarak, orman korucusu yaptik. Son 10 sene filan muhafaza memuruydu. O eski ev yikildi.

-Nerde simdi, biz nereye gidiyoruz?

-Hemen 100 metre yan tarafina kendi ev yapti. Analarini getirdi, bahce yapti, kümes yapti, ahir yapti.

-Dur, dur, Hizli gitme

-Zaten 50 ile gidiyorum (siritarak)

-Yahu adam onu mu, diyorum?

-(yine siritarak) hizli gidicem tamam. Son yillarinda Iman kanserle bogustu, rahmetliyi 2 sene oluyor topragi bol olsun.

-hadi be (eliyle alnini tutarak) demek Iman'i kaybettik. Cocugum gün yüzü görmedi. Vah vah

-inan bana Haldun, Iman ile son konusmamizda "Allah sizden razi olsun, gözüm arkada kalmayacak ben mutluyum abi, gözüm arkada kalmayacak abi" diyordu.

-mezarina mi gidiyoruz?

-yok kardesim yok. Dur cok az kaldi, surayi dönünce vardik.

Bir dakika sonra, araba durur. Biraz kücükce, tek katli derme catma bir evin önünde, disarda yasli 2 kadin oturmus birisi corap örüyor, öteki bir legende yaprak yikiyor.
Bir baska kadin, yaninda bir genc kizla ahirdan kuzu cikartiyor.
Iki genc kiz geliyor arabaya dogru ve birisi bagiriyor.

-Anaaa. anaaaa! Taner abi geldi, anaaaa Taner abi geldi diyorum.

(bastonuyla bir kadin geliyor, agir aksak, yettim oglum yettim diye bir ses, kendinden önce geliyor, yasli kadinin)

Haldun saskin. Soruyor

-Taner ne oluyor abi, bi anlatsana?

-Haldun bu ev 5 arkadasa mezar oldu. Ama Iman onu 5 kardesine ev yapti. Su oturan örgü ören kadin Mehmet'in anasi.
Yanindaki Yildirimin anasi.
Bu kiz Yildirim'in bacisi.
Icerdeki yatalak teyze Fatih'in anasi.
Bu gelen teyze ise Iman'in anasi.
Iman bütün kardeslerinin ailesinden kalanlari, bakima ihtiyaci olanlari topladi bu eve yerlestirdi.

Maasinida anasina birakti. Su kiz yakinda evlenecek. Hepsi bunlarin Iman'in sayesinde oldu. Bu cocuk kardeslerinin analarina, bacilarina sahip cikti.

(Haldun suskun, konussa hüngür hüngür aglayacak, sadece "hi ?" sesi cikiyor o bile bogazina dügümleniyor)

-Iste kardesim burasi 5 kardesin evi, o yüzden Iman hep gözüm arkada kalmayacak diyordu. Heykeli dikilecek adamdi. Ama o ne yapti, biliyor musun?

(Yasli kadin, genc kiz kolunda, en sonunda arabaya kadar ulasirlar)

Haldun: -Ney yapti?

Taner: -Ana bak bu oglun.

Iman'in anasi: -Oglum hos geldiniz, kim bu?

Haldun: -Ana bu Haldun, Haldun komutan

Iman'in anasi beyaz bas örtüsünün kenarindan sallanan parcayla gözlerini sildi ve "Guzum sen misin? Benim aslanimin gomutani mi, bu?" diye soruyor, Taner binbasina.

Taner: -evet ana bu Haldun komutan.

Haldun: (saskin, anlamsiz bakinarak) -evet ana benim Haldun.

Iman'in anasi: -Ginali guzum, sen benim artik evladimsin, benim evladima babalik ettin. Ben sana evlat olamam amma sen bana evlat ol güzel yavrum. Bak bu güzel evi benim Iman'im yapti. Her duvarina harc atarken, gomutanim sayesinde derdi. Gir iceri bak bi hele.

(Bir yandan iceriye dogru ilerlerler)

Taner: -Ana dur, aglatma bizi, dizlerin nasil oldu? Iyi misin, birseye ihtiyacin var mi?

Iman'in anasi: -Yok guzum, Gizim sagolsun hepsini hallediyor, gardasliklarimla Allah'ima bin sükür mutlu mesut yasayip gidiyoz. Bunada bin sükür yavrum. Bunada bin sükür.

Kiz: -Abi (Haldun yarbayi kast ederek) hep cok merak ediyordum sizi, Taner abiye soruyordum nerede diye, "Ankara'da ama muhakkak bir gün buraya ugrayacak" diyordu. Hos geldiniz abi.

Haldun: -Hosbulduk bacim, nasip bugünmüs. Ama
(aslinda güzel birseyler diyecekti ama afallamaktan korktu)

Eve girdiler.

Iman'in anasi: Bah guzum burada 5 gardas askerdeyken. (büyütülmüs siyah beyaz bir fotograf)
Aha bu da sensin guzum bah Taner oglumla. Bunu Iman'in asti gendi elleriynen,
"gomutanimin evi burasi ana bu duvarin civisi bensem duvari gomutanim" diyordu hep.

Haldun -"ana" diyebildi ancak.

Aklina. Iman'in sarilmak isteyipte, sonra birden egilerek elini nasil öptügü geldi.

Ellerine sarildi ananin. Ama Iman'in anasi daha kafasi egilirken Haldun komutanin, bembeyaz alnindan öptü Haldun komutani...


2017-09-17 Övünc Mete